Tanışma süresinden itibaren en çok gözden kaçan nokta, çiftlerin birbirinin yapılarını kabullenip kabullenmeme sorunudur. Bu sorun eğer başlarda çözülmezse, ilişki bitmese bile her zaman ilişkinin huzursuzluğunun gizli kaynağı olacaktır.
Kabullenmek Nedir:
İki tarafın karşılıklı olarak şekil, kültür, statü, eğitim, para, daha önce geçirmiş olduğu yaşantılar, (evlilik, boşanma, flört, kaza, suç vb.) tüm konuları bilerek, görerek, analiz ederek, sorun olamayacağına emin olarak ilişkiye başlaması veya sonradan kabul etmesidir. Kabullenmek, herşeyi kabullenmek demek de değildir. Mesela şiddet, devam eden aldatma, sorumsuzluk, ilgisizlik, kumar vs. gibi. Kabullenilecek konular, ilişkinin genel yapısına ve kabul edecek kişinin fiziksel, ruhsal yapısına zarar vermeyecek düzeyde olmalıdır.
Peki neyi kabul edip neyi kabul etmeyeceğiz? Bu konu, ilişkinin ve tarafların özelliğine göre değişir. Ama kabul edilmez dediklerimiz genelde herkesin yanlış bulduğu şeyleri barındırmalıdır. Şiddet, alkol, devamlı aldatma (neden devamlı diyorum çünkü, bu konu her evlilik için özeldir, kendi içinde değerlendirilmedir), sorumsuz, ilgisiz, vs .gibi; tabi burada esas olan bir başka nokta ise kabullenilmeyecek olan davranışın sıklığı ve sürekliliğidir.
Esas olan, aslında yapılan davranıştan çok "sıklık ve sürekliliktir". Davranışın birkaç kez olması genelde tolere edilebilir. Bu nedenle anlık ve çok nadir davranışları genele yaymadan değerlendirmeliyiz.
Neleri Kabul Edelim:
Öncelikle, sahip olunan ve değişmezleri ya kabul etmeliyiz ya da başında isek karar vermeliyiz. Din, dil, ırk, şekil, kültürel durum, aile gibi. Bunlar kabul edilmelidir. Çünkü bunlar kişinin kendisinin bile değiştiremeyeceği, kaldı ki bir ilişki için değiştirmemesi gerekenlerdir. Sizi siz olduğunuz için seven/kabul eden biriyle evlenir/sevgili olursanız, tavizler yaşamazsınız. Bir ilişki için kendinizle devamlı çelişmezsiniz.
Neler kabul edilebilir? Risksiz, değişebilir şeyler konusunda kabul edilebilirlik düşünülebilir. Mesela, evinin olmaması, kıyafetinin yetersizliği, çok konuşmak, kilo, alışveriş kontrolsüzlüğü, yemek yemek/yapmak, temizlik vs. gibi. Bunların geliştirilmesi ve değişmesi zamanla ve iki tarafında isteği ile olabilir.
Kabullenemeyen İnsanların Kişiliği:
Kabullenemeyen insanlar genelde hırslı, bencil, kontrolcü, kaygılı ve takıntılı olabilir. Karşıdakini kendi istediği şekle sokmak, onu kontrol etmek adına kendi istediği gibi yaşamını sınırlamak, ilişkiyi kendi mutluluğu için sürmesini istemek, başkası için normal gelen birşeyi sorun edip değiştirmeye çalışmak, partneri üzerinde başardığı değişimi kendi egosuna ya da partnerinin kendisine verdiği sevgiyle ölçmek.
Kabullen(e)meyen kişi, bir davranışın değişimini istiyorsa, bunun ilişkiye getirisini öncelikle ölçmelidir. Bu bir hırs mı, kontrol mü yoksa ilişki için yapıcı bir değişim mi? Bireysel isteklerimiz için karşıdakinin değişmesini istemeye hakkımız yok.
Değişmesini beklemek veya değiştirme çabası çok az ve zamana yayılmalı iki taraf birbirine zaman tanıyıp destek olmalıdır. Değişimi isteyen, sadece isteyen ve rahatsızlığı bildiren değil, bu değişim için daha çok çaba sarf eden olmalıdır.
Çok iyi giden bir ilişkide partnerinizin bir davranışına odaklanıp iyi ilişkiyi görmezden gelip sadece olumsuz davranışa odaklanmak da direnç yaratır. İlişkinin diğer iyi yönlerini de bozmaya başlar ve siz saplantınızın bedelini bozulmalar ile ödersiniz.
Değişim eğer, emir veya dayatma şeklinde yansır ise karşıdakinde ciddi bir direnç oluşur. Yani yapacağı varsa da yapmaz. Çünkü ona göre o davranışı yapmak artık mağlup olmak anlamına gelir. O nedenle iki tarafın birbiri üzerindeki etkileri asla otorite ve güç ile ilişkilendirilmemelidir. İlişki gönül işidir. Gönül ile yürüyen bir sisteme güç karıştırırsanız karşınızda güç bulursunuz.
Yeni dönem ilişkilerde iki tarafın da egoları aşırı yüksek. Bu egolar gönül ilişkilerinin formatına aykırıdır, egonun olduğu yerde hırs, yarış ve zamanla acımasızlık oluşur. O nedenle mümkün olduğunca ilişkiye egolarımızı bulaştırmayalım.
Yeni dönemde kadının iş hayatında güçlü olması, erkeğin paraya verdiği değerin artması, paranın ve statünün temel güç kaynağı olması nedeniyle ilişkilere de müdürlüğümüzü, patronluğumuzu bulaştırdık, bunun yanında herkesin yeni eş/sevgili bulma şansı da arttığı için rest çekmek ve güçlü olmak daha da büyük tehlike haline dönüştü. Bu nedenle evliliklerde bitmek bilmeyen güç savaşları, ego savaşları ve haklıyım-güçlüyüm savaşları başladı. Artık tartışmalar neyin doğru olduğu için değil, kimin haklı olduğu için yapılıyor. O halde evlilik veya flörtünüze güç bulaştırmayın.
Gönül ilişkilerinde karşıdakini değiştirmeye çalışmak, sadece doğru bir üslup ve sevgi dili ile mümkündür. Terk etme tehtidi, aynısını yapma vs. çözümsüzlüktür. Eğer partnerinize bunu yaparsanız o da değiştiremediği konuda aynısını yapar. Ama diğer yandan da eğer partneriniz bir konuda ısrarla davranış değişikliği istiyor ve siz kulak tıkıyorsanız o, zamanla sizin davranışınıza inat bir davranış geliştirecektir. İnadın altındaki kendi inadınızı veya sorumsuzluğunuzu bulmalısınız.