Kitaplar da, gazeteler de, dergiler de hep mutlu olmanın yollarını okumuşuzdur. “Hayatında ki iyi şeyleri gör, kendini olumlu teklim et” gibi mutlu olmanın farklı farklı yöntemleri hakkında birçok bilgi verilmesine rağmen insanlar mutlu olmayı başaramıyorlar. Mutlu olmak için anlatılan yöntemler insanların mutlu olmasına yeterli yollar fakat yolunda gitmeyen başka şeyler var. İnsanların mutlu olmamasını sağlayan şey mutsuz olmalarıdır. O zaman insanlara mutlu olmanın yollarını anlatmak yerine mutsuz olmamanın yöntemlerini anlatmak ve bunları keşfetmek daha doğru olur sanki. Ne oluyor da insanlar mutsuz oluyor? Mutsuz olmalarına neden olan şeyler bulup, bu nedenleri ortadan kaldırmak için neler yapılabilir? Mutsuzluğa giden yolda insanlar nelerle karşılaşıyor ve karşılaştıkları şeyleri nasıl algılıyorlar da mutsuzluğun içinde buluyorlar kendilerini.
Mutsuz insanlar hayatlarında genel de, insanlar beni sevmiyor gibi bir düşünce ile mutsuzluk yoluna giriyorlar. Nasıl olurda etrafında ki bütün insanlar bir kişiyi sevmez, bu ne kadar mümkündür? Elbette mümkün değildir. Bir insanın etrafındaki bütün insanların onu sevmemesi pek gerçekçi değildir. İnsanların onu sevmemesinden dolayı mutsuz olan şahsa soruyoruz.
— Seni kim sevmiyor?
—Ahmet
—Başka kim sevmiyor?
—Leyla
—Başka kim sevmiyor?
—Bu kadar başka yok.
Diye bir diyalog geçiyor, burada da görülüyor ki, mutsuz olan bu şahsi sevmeyen kişiler Ahmet ve Leyla. Yani bu sahsı sevmeyenler bütün insanlar değil Leyla ve Ahmet’tir. Burada yapılan yanlış, genel atıf hatasıdır. Genel atıf hatası, bir, iki örnekten yola çıkarak genel sonuçlara varmaktır. Bu insanların mutsuz olmasına neden olan yanlışlardan birisidir.
Mutsuz olmasına neden olan bir başka neden ise, olaylar sonucu yaşanan duygularımızı kişiliğimize atfetmekten kaynaklanır. Hepimiz hayatımız da birtakım olumlu ya da olumsuz şeyler yaşarız. Olumsuz olaylar sonucu yaşanan mutsuzluğun, üzüntünün nedenini kendi kişiliğinden ya da kendimizden kaynaklandığını düşünürüz.
Eşiyle sorunlar yaşayan bir bayan bize geldiğinde çok mutsuz olduğunu ve hayatında çıkılması çok zor açmazların olduğunu iddia ediyordu. Sorununu anlatınca, eşiyle aralarındaki iletişim sorunu nedeniyle bir süredir mutsuz bir dönem geçirdiğini fark ettik. Yaşadıkları sonucunda mutsuz olmasının nedeninin kendisi olmadığı, eşiyle yaşadıkları olumsuz olaylardan kaynaklandığı üzerine düşününce, mutsuzluğunun nedeninin yaşadığı olaylardan kaynaklandığını fark etmeye başlayınca yıllardır üzerinden çıkarmaya çalıştığı mutsuzluk elbisesini çıkarmakta zorlanmadı. Bundan sonra da hayatını değerlendirirken, mutsuz olmasının nedenlerinin yaşadığı olaylardan kaynaklandığını, kişiliğinin bir parçası olmadığını daha iyi özümseyince tekrardan mutsuzluk elbisesini hiç giymedi.
Mutluluk, kişiden kişiye değişen ve genel geçer tanımı olmayan göreceli bir kavramdır. Bir kişiyi mutlu eden şey başkasını mutlu etmeyebilir, bir kişi için büyük mutluluk kaynağı olan bir şey başka biri için mutsuzluk kaynağı bile olabilir.
Bana göre mutlu olmak için yetersiz olan şey bir başkası için fazlasıyla yeterli olabilir. Mutluluk göreceli bir kavramsa ve insanlar en küçük şeylerden mutlu olabiliyor ve bazı insanlar da en büyük şeylerden bile mutlu olamıyorsa. Bu kişinin bireysel beklentileri ve algılarından kaynaklanır. Algılar her bireyde farklı işliyor, aynı yere bakıp farklı şeyler görebiliyor insanlar. Hatta bazen aynı kişi aynı yere bakıp farklı zamanlarda farklı şeyler bile görebiliyor. Bu gün beni mutlu eden şey yarın mutlu etmeyebiliyor, algılarımızın mutluluğumuz da ve tüm hayatımız da ne kadar etkili olduğunu gösterdiğini düşündüğüm bir hikâye paylaşmak istiyorum.
Bir mahalle de yaşayan yaşlı bir adam varmış, o mahalle de yaşayan muzip çocuklar çok gürültü yapıyor ve yaşlı adamın evinin önündeki çöp tenekelerine vurup döküyorlarmış. Yaşlı adam artık çöp tenekelerinin ve çocukların çıkardığı gürültüden bıkmış durumda her gün çocuklara yapmayın etmeyin diyip kızıyormuş. Ama nafile yaşlı adam ne kadar kızsada hiçbir faydası olmuyormuş. Adam kızdıkça çocuklar daha fazla gürültü yapıyormuş. Yaşlı adam bakmış ki bu çocuklar kızmaktan bağırmaktan anlamıyor, kızdıkça daha fazla ses çıkarıyorlar. Düşünmüş taşınmış ve farklı bir yol denemeye karar vermiş. Bir gün çocukları çağırmış ve bir anlaşma yapmış. Çocuklar her gün gürültü yapacak ve çöp tenekelerini tekmeleyecek, bunun karşılığında da çocuklara beş lira para verecekmiş. Bunu duyan çocuklar şaşırmış kalmış biz zaten bunu yapıyoruz bu yaşlı adam ne diye bize bu teklifte bulundu ki gibi kendi aralarında konuşmalar eşliğin de anlaşmayı kabul etmişler. Bir süre çocuklar yaşlı adamdan parayı almışlar. Bir süre sonra yaşlı adam çocukları çağırıp konuşma yapmış. ‘’Çocuklar maddi olarak zor bir dönem geçiriyorum bu yüzden paranızı biraz düşüreceğim bundan sonra size üç lira vereceğim bundan dolayı sizden özür diliyorum’’ demiş. Bunu duyan çocukların suratı asılır ve homurdanarak üç lirayı alıp giderler. Bir süre daha devam ettikten sonra yaşlı adam tekrar çocukları çağırır ve der ki çocuklar maddi sıkıntı o kadar fazla artı ki size anca bir lira verebileceğim, bundan dolayı sizden özür dilerim biliyorum verdiğim sözü tutamadım. Çocuklar kendi aralarında konuşurken sesler yükselir suratlar asılır homurdana homurdana bir lirayı alıp giderler. Yine aradan bir süre geçer ve yaşlı adam tekrar çocukları çağırır ve der ki çocuklar maddi sorunlarım artık beni aşmaya başladı kusura bakmayın artık size para veremeyeceğim. Bunu duyan çocuklar iyice kızarlar ve para yoksa bizde işimizi yapmayız derler ve kızarak giderler.
Yukarıda ki hikayede de gördüğünüz üzere algılarımızı değiştirdiğimiz zaman hiç beklemediğimiz sonuçlarla karşılaşabiliyoruz. Algılarımızın bize zarar vermesine engel olmak istiyorsak onları kontrol altına almayı öğrenmeliyiz. Kendimizin ve algılarımızın farkında olmalıyız, mutsuzluğumuzu engellemek ve mutluluğa ulaşmak elimizde.
Hayata dair gerçekçi hedeflerimiz olmalı, gerçekçi diyorum çünkü gerçekçi olmazsa hayalden öteye geçmiyor hedefler. Hayal kurmak elbette çok önemli ama gerçekçi ve yapılabilir hayaller olmadığı zaman hayalperestlikten öteye geçemiyoruz. Hedeflerimizi önce beynimizde kurgulayıp, hayallerimizde ulaşıp daha sonra hayallerimizi gerçekleştirecek adımlar atmalıyız. Ama sadece hayallerde yaşarsak o zaman kurguladığımız hiçbir hayal gerçekleşmeyecek. Hayallerimize ve hedeflerimize ulaşamadıkça hayatımızda mutluluğa ulaşmak hayallerde kalacaktır.
Bir danışanıma insanın mutlu olması için hedeflerimizin olmasının önemini anlattığımda. Cevap olarak bana sen psikologsun benim hedefler bulmama yardımcı ol. Bana hedefler söyle ben onları yapayım demişti. Ama hepimizin hedefleri farklı farklıdır, benim hedeflerim başkalarının hedefleri ile uyuşmayabilir. Ben ceketimi çıkarıp danışanıma versem, ceketim danışanıma büyük ya da küçük gelebilir. Tam olarak olsa bile ceketin tarzını beğenmeyebilir. İnsanların hedefleri de düşünceleri de ceket gibidir. Bir başkasının hedefleri ve düşünceleri bize uymayabilir şekil olarak uysa bile kimyası uymayabilir. Bu yüzden kişi kendi hedeflerini kendisi bulmalı. Kendi içindeki gerçekleri, şartları, ve geleceğini düşünerek kendi hayatını yönlendirecek hedefler bulmalı.
Hedeflerimizin olmasının bir başka nedeni de, eğer beynimizi boş ve hedefsiz bırakırsak olumsuz düşünceler hemen beynimizi doldurur ve geleceğimiz için olumlu adımlar atmamıza engel olurlar. Bu yüzden geleceğimizi istediğimiz şekilde düzenlemek için güzel hedefler edinmeliyiz.
Mutluluk yolunda hedeflerin olması tek başına yeterli değildir, hedeflerimiz olacak ama sadece hedef olarak kalmayacak. Bu hedefleri gerçekleştirmek adına harekete geçmemiz gerekir. Hedeflerimizi eyleme dökmezsek daha önce de söylediğimiz gibi hayal olarak kalacaklardır. İstemek başarmanın yarısıdır ama bir işte hiçbir zaman yarım yapılmıyor. Yarım iş tamamlanmış ve hedefe ulaşılmış bir iş değildir. Bu yüzden isteyeceğiz ama sadece istemekle kalmayacağız. Harekete geçerek bu isteklerimizi, hedeflerimizi eyleme dökeceğiz. Ben ne kadar üniversiteye gitmek istesem de oturup ders çalışmazsam sadece istemekte kalmaya mahkûmumdur. Hedefler koymak istemek ve eyleme geçmek yapmamız gereken bu.
Psk. Ayhan ALTAŞ
)