ÖZGÜR ÇOCUKLAR, TUTSAK EBEVEYNLER
Son dönemlerde özellikle dikkatimi çeken bir konu var. Toplu taşıma araçlarında, restoranlarda, hastanelerde, çay bahçelerinde, tiyatroda, sinemada, konserde, kısaca insanların bir arada bulundukları ve toplu yaşama kurallarına uymakla yükümlü oldukları mekânlarda çocukların hâkimiyeti söz konusu. Etrafta koşturan, çevredekileri rahatsız eden, sosyal kurallara uymayan çocuklar görüyorum. Buna keza çocuklarının bu tutumu karşısında çaresizlikleri gözlerinden okunan ve ne yapacaklarını bilmeyen anne-babalar. Yeni ve modern çocuk yetiştirme tarzına ters düşmemek, diğer ebeveynler tarafından yargılanmamak için ipin ucu biraz kaçıyor gibi. Çocuğun ruhsal gelişimine zarar gelir korkusu ve kaygısıyla anne-babalar artık söz söyleyemez duruma geldi. Yanlış bir hareket yapmamak adına hiç bir şey yapamaz oldular. Terapiye gelen ailelerden sıklıkla duyduğum sorular da bu gözlemimi destekler nitelikte. Anne-babalar “Biz bu çocuğa nasıl davranmalıyız? Özgüvenini kırmadan nasıl terbiye verebiliriz?” diye soruyor.
Çocuğunuz yaklaşık olarak 12-15 ay civarında yürümeye başlar. Yaklaşık bu zamanlarda da konuşma yeteneği gelişir. Bu dönem anneden kopma ve bireyselleşme dönemidir. Henüz sosyal ortamlara girmemiş ama anneden ayrı bir birey olduğunun da ayırdına varmaya başlamıştır. Bu farkındalık her geçen gün artarak devam edecektir. Bu bireyselleşme aşaması annede paniğe sebep olur. Çocuğunun büyüdüğünü görmek bir sevinç duygusu yarattığı gibi korkuyu da yanında getirir. Şimdi bu küçük insan yüreklendirilmeli, desteklenmelidir. Elbette bu doğru bir yaklaşımdır. Yürümeye çalışırken her düştüğünde abartılı bir biçimde korkutulan ve engellenen çocuk, hayat boyu adım atmaktan, öne çıkmaktan, bir birey olmaktan korkacaktır. Konuşmaya çalışırken yanlış kullandığı kelimeler bağırarak ve aşırı tenkitle, aşağılayarak düzeltilirse çocuk ürkekleşir. Yapılması gereken; düşen çocuğu desteklemek, tamamen sorumluluğu üstlenmek değilse de belirsiz bir biçimde yardımcı olmaktır. Çocuğun ağzından çıkan yanlışları ona hissettirmeden doğru bir biçimde telaffuz ederek cümle içinde kullanmak ve cevap vermek gerekir. Sorduğu sayısız soruya yılmadan cevap vermek, kendini geliştirmesi için çok değerli bir araçtır. Çocuğunuz, boş bir kaset gibi her söyleneni kayıt eder. Bu kâsede ne yüklerseniz ileride onu dinlersiniz. Sorduğu sayısız soru aslında tanıma ve öğrenme sürecidir.
Çocuğunuz biraz daha büyüyüp artık birlikte sosyal ortamlara girmeye başladığınızda işinizin zor kısmıyla karşı karşıya kalırsınız. Yazısız sosyal kuralları öğretme ile çocuğu ezmeme, özgüvenini güçlendirme arasında kalırsınız. Yeni nesil ebeveynlerin bu noktada kararsız kaldıkları bir durum var. Sanılıyor ki çocuğun özgüvenini desteklemek, istediği her şeyi yapmasına izin vermekle mümkündür. Bu mantık yalnızca çocuğunuzun, dünyanın ve toplumun kurallarını öğrenememesine ve ileriki yaşamında kuralsız bir birey olmasına yol açar.
Her toplumun, her evin, her ailenin, her okulun, her ilişkinin kendine göre kuralları vardır. Bunları öğrenme döneminde çocukla bu kurallar gözden geçirilmeli, gerekirse tartışılmalıdır. Yaşının daha küçük olduğu ( 1-5 ) dönemde ise çocukların ebeveynlerini örnekleyerek öğrendiği dikkate alınmalı. Çocuğunuza evinizin kurallarını öğretmek istiyorsanız öncelikle bunlara kendiniz uymalı ve örnek model oluşturmalısınız. Evde terliklerini giymemekte ısrar eden bir çocuğa bunun yanlış olduğunu söylerken siz buna uymuyorsanız çocukta mantık karmaşası oluşmasına sebep olursunuz. Çocuklar ilkokul çağına kadar somut zekâya sahiptir ve gördüklerini örnek alırlar. Hatta bu yöntemi kullanarak birçok alışkanlığı söylemeye bile gerek duymadan yerleştirebilirsiniz. Kural koymanın altın anahtarı kararlı davranmaktır. Yüz denemenin doksan dokuzunda kararlı olup sonuncusunda bırakmak çocukta “ kurallar esneyebilir “ mantığının yerleşmesine sebep olur. Yüzüncü denemede de kararlı kalabilmek kapıyı açacak anahtardır.
Sorulan sorulardan biri de “ Evde ödül-ceza yöntemini kullanıyoruz ama dışarıda ne yapacağız? Başkalarının yanında bunu yapmak çocuğun özgüvenini yıkmaz mı? “. Evet, bu soru oldukça yerli yerindedir. Evde veya dışarıda, çocuğa verilecek tepkiler her zaman önemlidir. Çünkü sizin tepkileriniz çocuğa geribildirimdir. Çocuklar ebeveynlerini sık sık denerler. Örneğin bir eşyayı kırıp size bakarlar, istenmedik bir davranışı yapıp sizden tepki beklerler. Sizin vereceğiniz tepkiye göre sonraki davranışlarını belirler. Çocuğunuza yaptığının yanlış olduğu konusunda bir tepki verirken, tepkinizle ilgili tereddüde düşerseniz bunu hemen fark ederler. Çocuklarda doğuştan gelen bir sezgi yeteneği vardır. Karşılarındaki ebeveynin zaaflarını, açıklarını, tereddüt ve tedirginliklerini hemen sezinlerler. Bunu kullanmak için de ebeveynlerini sürekli denerler. Bunun sebebi yine bireyselleşme, kendi kurallarını kabul ettirme, kendi özgürlük alanını oluşturma çabasıdır. Çocuklarınızın özgüven oluşturması herkes için istenen bir durumdur. Yaşları büyüdükçe kendilerine ait kurallar oluşturmaları da aynı şekilde istenir. Fakat mevcut ve geçerli toplum kurallarına uyum gösterememek, çocuğunuzun dışlanmasına, ileriki yaşamında sosyal ve iş hayatında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmasına sebep olur. Hiçbir bilinçli ebeveyn bunu istemez.
Çocuğunuza sosyal ortamlardaki kuralları öğretmek için öncelikle onu sosyal ortamlardan kaçırmamalısınız. Deneyimleyerek öğrenebilmesi için sosyal ortama girmesi gereklidir. Hata yapmasından korkarak çocuğu kaçırmak, sosyalleşme sürecine zarar verir. Yeni girilen bir ortamda çocuğunuzun hiç bilmediği durumlar oluşabilir. Onunla birlikte oyun oynar gibi ve sizi model almasına fırsat tanıyarak öğrenmesini sağlayabilirsiniz. Hatalı bir davranışı olduğunda tenkit etmeden, yanlışı ön plana çıkarmadan, doğrusunu yaparak sizi izleyerek öğrenmesine fırsat tanıyın. Örneğin tiyatroda ve sinemada gürültülü bir şekilde konuşulmayacağını öğretmek için siz de yüksek tonda bir cümle kurabilir ve sonra elinizi ağzınıza götürerek “burada yüksek sesle konuşarak etraftakileri rahatsız etmemeliyim “ diyebilirsiniz. Konsere girerken çocuğunuzun göreceği şekilde telefonunuzu kapatmak onu da ileride aynısını yapmaya teşvik eder.
Çocuğunuzun kuralları bildiği ama bilerek kendi güdülerine göre davrandığı durumlarda ise çocuğunuzu bu konuda ceza alacağı ile ilgili uyarmalı ve ortamı terk ettiğinizde gecikmeden bu konuda belirlediğiniz cezayı sebeplerini açıklayarak uygulamalısınız. Bu konuda da en önemli nokta kararlı ve tutarlı olmaktır. Bu iki tutum verilen cezadan daha da önemlidir. Cezalar, istenmeyen bir durumda bırakma veya mahrum etme şeklinde olabilir. Araştırmalar gösteriyor ki, çocukları sevdikleri bir aktiviteden mahrum etmek en etkili yöntemdir. Yine önemli bir nokta cezanın geciktirilmemesidir. Çünkü aradaki süre uzadıkça çocuktaki yanlış davranış-ceza ilişkilendirmesi düşmektedir. Cezalar verilirken belirsizlik oluşturulmamalı, cezanın verilme sebebi ve amacı çocuğa açıklanmalıdır. Cezanın öncesinde uyarıda bulunulmalı ki çocuğa fırsat tanınmalıdır. Fakat kesinlikle verileceği söylenen ceza ertelenmemeli ve iptal edilmemelidir. Çocuk davranışları ile bunların sonuçlarını ilişkilendirebilmelidir. Buna keza doğru davranışlar da ödüllendirilmelidir. Doğru davranışların amaçları ve sebepleri de çocuğa anlatılmalı ve anladığından emin olunmalıdır.
Ebeveynlerin özellikle dikkat edeceği konu özgüven ile kural tanımazlığı birbiri karıştırmamaktır. Çocuğunuza kuralsızlığı öğretmek ona iyilik değil kötülük yapmak olur. Hayatın her noktasında kurallar olduğu ve bunun yaşamımızı düzenlediği dikkate alınırsa bu konunun oldukça önemli olduğu da fark edilir. Aksi takdirde çocuğunuz ilerde; sıra beklerken sorun çıkartan, sinemada yüksek sesle konuşan, restoranlarda diğer masaları rahatsız eden, toplu taşıma araçlarında bağıra bağıra telefonla konuşan, trafik kurallarına uymayan ve bunu hak gören, diğer bireylerin haklarını ihlal ederken rahatsızlık duymayan, kendini kurallar üstü zanneden, egosu şişkin bir birey olabilir. Bugün yapılan ve yapılmayanların yarın çocuğunuz için ve çevresindekiler için ne kadar değerli olduğunu fark edin. Şimdiye kadar bu konu gözünüzden kaçmışsa ve nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız da konunun uzmanlarından yardım ve bilgi almaktan çekinmeyin. Söz konusu olan sadece çocuğunuzun hayatı değil, gelecekteki toplumu oluşturacak bireylerin tek tek sağlıklı yetişmesidir. Unutulmamalı ki sağlıklı toplum sağlıklı bireylerden oluşur.
Psikolog & Hipnoterapist
Ceren AKBOYAR