ÜÇ AYDA BÜYÜDÜ
Sevgili Anne Babalar;
Çocuğunuz ilköğretime başlamasının sevincini ve gurunu yaşarken, onun daha üç ay öncesine kadar evde ve anaokulunda oyuncaklarıyla oynayan küçük bir çocuk olduğunu unutmamanız gerekir. Anaokuluna mutlu mutlu giden çocuk “Oley! Artık büyüdüm, büyük ablaların, ağabeylerin okuluna gideceğim” diye heyecan duyarken, büyümenin bu kadar zor olacağını düşünemiyordu tabii...
Okullar açılmadan birkaç gün önce büyük bir sevinçle okul çantası, defterler, kalemler alınır… Ve büyük an gelir… Anne ve babayla okula ilk adım atılır. Çocuk için her şey çok güzeldir; ta ki küçücük omuzlarında büyük sorumluluklar taşımaya başlayıncaya kadar... Okulda öğretmen “Öyle yapma, böyle yap” derken; evde anne babanın, “Artık sen büyüdün. TV yok, oyun yok, arkadaşlarına gitmek yok. Yemeğini yiyip ödevini yapacaksın. Ödev bitirince uyku saati” sözleri, çocuğun, “Büyümek hiç de güzel bir şey değilmiş. Büyüklerin okulu da çok sıkıcıymış. Ben o okula gitmek istemiyorum” demesine yol açar...
Sizce çocuğunuz üç ayda ne kadar büyüyebilir? Böyle bir süreçte çocuğunuz bir lise öğrencisi gibi günün büyük kısmını okulda kurallı bir ortamda ders çalışarak geçirirken, eve gelir gelmez ‘ödev stresini’ yaşayıp, tüm akşamını ödev yaparak geçirdikten sonra, daha size doyamadan uyumak zorunda kalır. Diğer yandan ödevini doğru yapamadığı ve okumayı-yazmayı henüz öğrenemediği için, “Bir harfi yazamıyorsun, sen babana mı çektin ne…” gibi hakaretlere maruz kalır. Ona haksızlık etmiyor musunuz sizce? Çocuğunuza bu şekilde yüklenmeniz sağlıklı gelişimini ve akademik başarısını olumsuz etkileyecektir. Onun büyüdüğünü düşünüyorsanız, önce ona kendiyle ilgili kararları vermesi konusunda fırsat verin. Bırakın ödevini yapmak istediğinde yapsın. Ödevlerini mükemmel yapamadığı için azarlamayın. Yanlış yaparak öğrenecek. Bırakın uykusu geldiğinde, sizinle özlem giderdiğinde uyusun. En önemlisi de onu, okuma-yazmayı erken öğrenen, harfleri çok güzel yazan arkadaşlarıyla kıyaslayıp özgüvenini zedelemeyin. Her çocuğun farklı öğrenme hızı olduğunu hatırlayın, ona zaman verin; tabii şu sözlerine de:
“Anneciğim, babacığım gözlerimin içine bakın. Ben hâlâ sizin o küçük kızınız/küçük oğlunuzum. Küçücük bünyem bu kadar çalışmayı kaldırmıyor artık, eskisi gibi oyuncaklarımla oynamak, sizinle doya doya zaman geçirmek istiyorum. Okuma-yazmayı öğrenmek için okulda çok çalışıyorum. Eve gelince sizinle ve arkadaşlarımla oynamak istiyorum. Lütfen benim oyun oynama izin verin. Beni sadece yeni bir harf yazmayı öğrendiğimde ya da ödevlerimi bitirdiğimde sevmeyin. Ödevlerimi yanlış yapınca bana bağırmayın. Hata yapmadan öğrenemem. Lütfen anneciğim babacığım benim ‘çocuk’ olduğumu unutmayın.”
Çocuğunuzu çocuk gibi görmeniz dileğiyle...
Pedagog Sevil Gümüş
Kurucu, Aile ve Çocuk Danışmanı
Parenting Skills & Counseling