Doğuştan getirdiğimiz ve bütün yaşamımızın her zerresinde varlığını gösteren en temel sorunumuz ölümdür. İnsan doğduğu andan itibaren ölüyordur ve sonunu bildiğimiz halde hep bu sondan kaçmışızdır. Sonucunu bildiğimiz bir oyunu yaşıyoruz ve hepimiz bu oyunun bitiş düdüğünde aynı sonu yaşayacağız. Evet ölüm! Hangimiz tüm çıplaklığı ile karşımızda duran bu gerçeği kabullenebilmişiz ki. Hayatımızın başlarında sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi umarsızca tüketiyoruz hayatı, her adım bizi sona daha da yaklaştırıyor. Ne zaman sonlanacağını bilmediğimiz fakat filmin sonunu çok iyi bildiğimiz bir sinema filminde başrol oyuncusunuz hepimiz. Film bazen uzun bazen kısa metrajlı…
Herkesin başrol oynadığı farklı, fakat aynı sonu olan bir film bu... Bir dağ hayal edin herkes bu dağa farklı yollardan farklı zorluklardan geçerek tırmanıyor. Hepimizin öyle ya da böyle tırmanmak zorunda olduğu bir dağ… Dağın bir bölümü çok dik ve tırmanması zor, bu dik yoldan çıkanlar dağın en tepesine kısa zamanda ulaşıyor. Başka bir kısmı ise engebeli çıkarken çok zorlanıyorsun çok uzun sürüyor ama her zaman olduğu gibi bir şekilde tepeye çıkıyorsun. Dağın diğer yüzü ise günlük gülistanlık çiçeklerin rengârenk görüntüsü içinde mis gibi kokusunun akciğerlerinde ki yolculuğunu hissetmenin verdiği zevk ile kuşların sanki mutluluğun şarkısını sözsüz ama en derinden söylerken belki hayatımızda duyacağımız en güzel şölen eşliğinde tırmanıyorsun tepeye. Zirveye varırken geçen süre yaşadığımız en güzel ve tarifi imkânsız anların süresi diğerlerine oranla biraz daha fazla fakat kaçınılmaz son aynı. Herkesin buluştuğu yerde, sana ayrılan yeri gidip buluyorsun. Zirveye çıkarken kendini zor olan yolda bulanlar bazen farklı yolların olacağını düşünerek alternatif ve daha güzel yolların arayışı içine giriyorlar. Bu arayış sonucunda bazen istediği yolu buluyor bazen ise ararken kendini zirvede buluyorlar. Yollar değişiyor, mevsimler değişiyor, fakat değişmeyen tek gerçek zirvenin varlığı. Zirve orada bütün ihtişamı ile bizi çağırıyor, bizi bekliyor. Zirvenin çağrısına vereceğimiz yanıt sanki herkes sözleşmişçesine aynı ve herkes eninde sonunda zirvede buluşuyor. Bazıları yola erken çıkıyor, bazıları ise randevu yerine gecikiyor, zaman uzayıp kısalabiliyor fakat herkes verdiği söze erken ya da geç, riayet ediyor. Sonuç itibari ile farklı yaşamlar farklı insanlar ve farklı beklentiler ve aynı son. Tüm dünyanın bildiği fakat söylemekten çekindiği beynimizi kemiren bir gerçektir ‘ölüm’!
Evet, hayatımız, iki nokta arasında geçen bir süreç başlangıcı olduğu gibi sonu da olan bir gerçeklik. Yaşadığımız hayatta var olan sonu anlamlı kılmak için yapmamız gereken doğru zamanda hayatımıza son vermektir, doğru zamanda ölmek! Kimler doğru zamanda ölmeyi başarırlar?
Doğru zamanda yaşayan insanlar doğru zamanda ölürler…
Doğru zamanda yaşamak ne demektir? İki nokta arasında geçen zaman içinde birçok olayla karşılaşırız kimi zaman üzülür kimi zaman seviniriz. Bir olaya üzülüyorsam bu benim özelliğim olduğu için değil olayın getirdiği bir şey olduğu için üzülürüm. Olay geçmişte kalır ve ben hayatıma devam ederim. Daha farklı olaylar yaşayacak ve bunlar sonucunda farklı duygu durumu içine gireceğim. Fakat geride kalan olayın etkisi altında kalıp daha sonra yaşayacağım olayların olumsuz etkilenmesine izin verirsem geçmişte yaşayan bir insan olurum. Geriye bakarak ileriye adım atamayacağım için zirveyi tırmanırken o yolu tırmanmayı daha zor hale getirmiş olacağım. Sonuç itibari ile zirveye yine çıkacağım fakat o süreyi heba etmiş olacağım. Zirveye çıktığımda hala geçmişte olacağım ve doğru zamanda orada bulunmamış olacağım.
Yanlış zamanda yaşamamıza neden olan bir başka etken ise gelecek kaygısı. Bu günün ne olacağını kestirmekte zorlanan, çoğu zamanda bilemeyen insan geleceğe ait kehanetlerde bunması kadar gerçeklik dışı başka bir şey var mıdır? Gelecekteki yaşanası muhtemel felaketlerden başka bir şey düşünemeyen insan yanlış zamanı yaşıyordur. Önünün göremeyen insan ilerleyemez. Zirveyi çıkarken önüne değil de yukarılara bakarak yürürsen önündeki engebeyi göremez ve takılırsın. Zirveyi çıkarsın fakat çok yorulursun orada bulunduğun zaman doğru zaman olmayacak.
Doğru zamanda zirvede bulunmayan insan arkasında bir sürü tamamlanmamış işler bırakır ve bunlar iki nokta arasında hiçbir zaman bir yer edinmediğinin göstergesidir. Eğer doğru zamanda yaşarsan doğru işler yaparsın ve doğru zamanda ölüm karşına dikildiğinde şunu söyleyecek gücü bulursun kendinde; işlerimi tamamladım, seni bekliyordum. Doğru zamanda geldin!
Demek istediğim geçmişi ya da geleceği tamamen silin değil, onların varlığının farkında olun fakat onların sizi yönlendirmesine izin vermeyin siz onları yönlendirin. Hayatın sizi yaşamasına izin vermeyin siz hayatı yaşayın ve DOĞRU ZAMANDA ZİRVE DE OLUN!
Yazan: Psk. Ayhan ALTAŞ