Son on yıl içinde dünyanın çeşitli yerlerindeki araştırmacılar yeni, iki yönlü bir insan sağlığı modeli ortaya koymuşlardır. Bu modelin ilk kısmı serbest radikallerle ilgilidir. Serbest radikaller, bedenimizdeki hücreleri parçalayarak yaşlanmaya ve hastalıklara yol açan, tahrip edici moleküler saldırganlardır. İkinci kısım ise serbest radikallerin; önleme yönelik, bilince dayalı doğal bir sağlık sistemi yoluyla etkili bir şekilde kontrol altına alınmalarıyla ilişkilidir.
Serbest radikaller alanında çalışan araştırmacıların büyük çoğunluğu, insanlarda görülen dejeneratif hastalıkların tahminen % 80-90’ının ortaya çıkışında, bu öldürücü moleküllerin yardımcı rol oynadığını söylemektedir. Bir zamanlar kolesterolü kalp hastalıklarının önemli bir nedeni olarak görüyorduk. Ancak yeni araştırmalar göstermektedir ki asıl suçlu serbest radikallerdir. Eklem iltihabının sürekli bir enflamasyon sonucu ortaya çıktığını uzun zamandır bilmekteyiz, ancak bu enflamasyonun nedeni serbest radikallerdir. Kanserin, genlerdeki mutasyon sonucu ortaya çıktığı gayet açıktır; ancak gen mutasyonlarının çoğunun nedeni serbest radikallerdir. Bugüne kadar pek çok nedenin var olduğunu düşündüğümüz yerlerde genellikle neden tektir.
Tek bir neden varsa eğer, tek bir tedavide söz konusu olabilir. O halde, serbest radikalleri kontrol altına alarak sağlığımızı koruyabilmeliyiz. Çok şükür ki, uzun süreli sigorta araştırmaları bu iyimserliği artırmaktadır. Eğer serbest radikaller dejeneratif hastalıkların % 80-90’ının ortaya çıkışına yardım ediyorsa, serbest radikallerin etkili bir şekilde kontrol altına alınması bu hastalıkların ortaya çıkışını aynı oranda azaltmalıdır.
Bu çalışmalar, hastalıklara yol açan temel nedenin kontrol altına alınabileceğini göstermektedir ve böylece pek çok hastalığın kolayca ortadan kalkması söz konusudur. Aslında, tıp açısından bir devrim, sadece birkaç yüzyılda bir meydana gelen bir değişim yaşadığımıza inanıyorum. Bugüne kadar bilimsel dergilerde bu devrimi ortaya koyan yüzlerce araştırma yayınlanmış olmasına rağmen bu keşifler, ilgili araştırmacılar ile onların yakın çevreleri dışında kalanlar tarafından yeterince anlaşılamamıştır. Modern tıp hala hastalıkları tedavi etmeye çalışmaktadır. Fakat eldeki bulgular göstermektedir ki, hastalıkların çok büyük bir yüzdesinin ortaya çıkması için hiçbir gerek yoktur.
Bu iki yönlü keşfin birinci aşaması bedenimizde bulunan çok küçük, çok kısa ömürlü ve saptanması oldukça güç olan maddelerle ilgilidir. Moleküller, insan fizyolojisini meydana getiren ve bütünlük arz eden en küçük birimlerdir. Bu küçük boyutlu ve oksijen içeren moleküller (bunlar serbest radikaller ya da oksi radikaller olarak bilinir), bedenin her yanında son derece yıkıcı, tahrip edici etkiler ortaya çıkarabilir. Hem yaşlanma süreci hem de günümüzün korkunç hastalıkları (eklem iltihabından şeker hastalığına, kalp-damar sistemi hastalıklarından kansere kadar) büyük ölçüde bu yıkıcı serbest radikallerin yarattığı tahribata bağlı olarak ortaya çıkar.
Serbest radikaller tek bir hücrede tahribat yapabildikleri gibi, fizyolojik sistemlerin tümünde de ciddi tahribat oluşturabilir. Bunlar, proteinler arasında çapraz bağlantılar kurarak kitleler meydana getirebilir, tüm bedenin esnekliğini ve hareket yeteneğini azaltabilir. Serbest radikaller; kalbi, beyni, diğer organ ve uzuvları besleyen damarlarda daralmaya ve neticede tamamen tıkanmaya yol açarak, giderek ilerleyen bir tahribata veya ciddi krizlere neden olabilir. Bunlar, bedenin gereksinim duyduğu hormonların salınımını azaltarak yaşlanma sürecini hızlandırabilir.
Serbest radikallerden tamamen uzak kalabilmek olanaksızdır. Bunlar, oksijene dayalı yaşamın kaçınılmaz bir parçası olup hücrelerde enerji üretimini sağlayan yaşamsal süreçler sonucunda zararlı atık maddeler olarak ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi enfeksiyonlara karşı savaşırken, bu serbest radikalleri silah olarak kullanır ve ayrım gözetmeksizin tüm ortama yayar. Böcek öldürücüler, endüstride kullanılan kimyasal maddeler, işlenmiş gıdalar, sigara dumanı veya alkolün vücuda girmesi neticesinde de serbest radikaller meydana gelir. Ayrıca, zihin ile beden stres altında kaldığında büyük oranlarda serbest radikal üretimi olur.
İşin iyi yönü şudur: Her ne kadar serbest radikallerden kaçınamıyorsak da bunları kontrol altına almamız mümkündür. Daha iyisi, serbest radikaller kontrol altına alındığında sağlık alanında çarpıcı bir iyileşme meydana geldiği görülmektedir.