BAŞ ETMEK ZOR...
Bambaşka bir çağ yaşıyoruz. Çocuklar artık büyümüş de küçülmüş. Yaşı 3-4 de olsa onların sorularına cevap vermek, anne-babaları zorlayabiliyor. "Hangi soruya nasıl cevap vereceğim. Ya cevap verirken sıkıntımı anlarsa?" Bu tür sorular genellikle cinsellikle ilgili sorular olup çocuğun çevrede kimse var mı, yok mu demeden sorduğu sorulardır. Herhangi bir sosyal alanda çekinmeden sorulur ve yanıt beklenir. Siz ne yapacaksınız? Yüzünüz kızarır, duymazlığa gelirsiniz, olmaz; çocuğunuz size duyuruncaya kadar çaba sarfeder. Bu sefer duymayanlar da duyar. Çocuklar, bilgiye hemen ulaşmak ister, merakının hemen doyurulması gerekir. Yanıtınız yetersizse tekrar tekrar aynı soru sorulur.
Bunun dışında ölüm ve yaşamak ile ilgili sorular da aileleri bunaltabilir. Ölümden sonra hayat var mıdır? Melekler, cinler vb.
Çocuklar çünkü tüm uyaranlara açık bir yaşam içindeler. Televizyonlar evlerde tüm gün açık; hatta her odada, mutfakta televizyon var. Çocuğa göre program kaygısı olmadan. Gazeteler, sakınmasız ortada. Çocuk için, görmesi erken olan resimler, açık seçik günlük yaşamın içinde. Müzik kanallarındaki görselliği, cinsellikle öne çıkan klipler her an çocuğumuza bir şeyler yüklemekte. Erken olup olmadığına bakılmaksızın ya da yaş grubuna göre fantazi sayılacak doyumsuzluğa iten görüntüler. Erken uyarılan çocuklar.
Zaten hormonlu beslenme yoluyla çocuklar erken bluğa eriyorlar. Düşünce yapıları, sosyal gelişim yönünden çocukluğu yaşasalar da, bedensel yönden gelişmiş oluyorlar. Bu durum, çocuklarda zaten zor bir dönem olan ergenliği daha da zorlaştırıyor. Çocuk, bedeni ve duyguları arasındaki dengeyi kuramıyor.
İsteklerinde direnen, inatçı, isteği yapılmadığında krizlere giren çocuklar.. Oyuncağı çok olan ancak oynamayı bilmeyen çocuklar ve onunla oyun oynamayı bilmeyen anne-babaların yaşadığı evler...
Okul ile iletişim kuramayan, ayrılık fobisi yaşayan, derslerle başetmekte zorlanan ve psikolojik sorun yaşayan çocuklar.
Ergenlik dönemi uzun sürmekte, yaşanan problemler ömrünüzün bir kısmını silip götürmektedir. Ergenlik çağını 20 yaşına kadar uzatan kaynaklar var. Kendini kanıtlama çabası, aykırı olma, duyguların aşırı uçlarda yaşanması, içe kapanma, sinirlilik gibi durumlarla karşılaşırsınız. Karşı cinsle ilişkiler ve bunları ergenin yaşamının merkezine koyması ve derslerden uzaklaşma, sınavlarla mücadele gibi durumlar ebeveyni zorlar.
Belli markalara takıntılı olma ve aile bütçesini zorlama durumu ailelere güç durumlar yaşatmaktadır. Bunu sevgi göstergesi olarak kabul eden çocuklar karşısında ne yapacağını bilemeyen ebeveynler...
Kendi aile şartlarını kabul etmeyen ya da etmek istemeyen, sanki zorunluluk gibi arkadaşının herşeyine onun da sahip olma isteği. Aile bütçesi gibi kavramla hiç ilgilenmemiş, ona hep bulup buluşturulup alınmış, sonu gelmez istekler.. Var mı yok mu demeden, arkadaşlarından geri kalmasın, onlar gibi herşeyi olsun anlayışı...
Tüm istekler karşılansa da hep mutsuz, keyifsiz, yaşamdan, hiçbir şeyden zevk almayan, asık bir yüz ifadesi, her an patlamaya hazır, odasına kapanan, anne-babasını para makinesi olarak gören, başka hiçbir duygusal bağ kurmak istemeyen ergenler.
Sürekli almak isteyen ama vermek nedir bilmeyen ve ebeveynlerini hizmetli olarak gören çocuklar, ergenler ve gençler... Hatta, anne-babalarını, kendi çocuklarının bakıcısı olarak gören ve onlara yaşam hakkı tanımayan gençler...
Abartılmış egolar, kendini olduğundan üstün gören ve çevresindekileri küçük gören, mesafeyi geniş tutan, sınıf ayrımı yapan "cool’’ gençler...
Ya da ezik yetişmiş, kendine hiç özgüveni olmayan, girişimcilikten uzak duran, mahçup, yetenekleri mahçubiyetlerinin içinde ne yazık ki kaybolan ergenler... Her iki halde de aşılmayan duvar örülmüş, iletişimden uzak, kendi dünyalarında yaşayan, ulaşılamayan gençler...
Günümüz çocuklarına yeteri kadar ulaşabilmek ve onlarla başedebilmek için uzman desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Zaman farklı ve çocuklarımıza ulaşılamadığında güç pozisyonlar yaşamak her zaman için olası bir durum olmaktadır.