Depresyonun toplumumuzda yaygınlığı oldukça yüksektir. Nerdeyse karşılaştığımız hemen herkes bir dönem yaşadığı sıkıntılı durumu depresyon gibi tanımlar. Ancak depresyon ile depresif durum birbirinden farklıdır. Birçok kişi yaşadığı depresif durumu depresyon olarak nitelendirme eğilimindedir. Halbuki yaşanan stresli dönemlerde depresyon belirtilerinin kısa süreli olarak yaşanması sık karşılaşılan bir durumdur.
O zaman depresyonu, depresif durumdan nasıl ayıracağız?
Depresyon; kişinin enerjisinin düşüklüğü, sürekli yorgunluk, önceden keyif alınan tüm aktivite ve hobilere karşı ilgisizlik ve isteksizlik, hiç bir şeye konsantre olamama, unutkanlıklar, uyku problemleri (uykuya bir türlü dalamama vb.), iştah problemleri, sosyal çevreden uzaklaşma, cinsel isteksizlikler gibi sorunlar yaşaması; kendine dair yetersizlik, değersizlik, suçluluk, çaresizlik gibi olumsuz inançlarının oluşması ve benlik değerinin azalması; donuklaşma, karamsar, üzgün ve mutsuz bir duygu durum içinde olmasıdır. Bu belirtilerin bir süredir (en az iki hafta) devam ediyor olması ve kişinin yaşam kalitesinin bozulmaya başlaması depresyon tanısı almasında önemli bir ayırıcıdır. Yaşanan kısa sureli bu belirtilere hemen depresyon tanısı koymak doğru değildir.
Peki depresyonun nedeni nedir?
Depresyon, biyolojik nedenlerle oluşabildiği gibi, geçmiş olumsuz yaşantıların yarattığı olumsuz duygu, düşünce ve inançların, bugün yaşanan olumsuz olaylar tarafından tetiklenmesi sonucunda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır.
Kişinin geçmişte, çocukluk döneminde yaşadıklarının sonucunda kendi hakkında oluşturduğu değersizlik, çaresizlik, yetersizlik, suçluluk gibi olumsuz inançlar kişinin adeta yumuşak karnını oluşturur.
Hayatta karşılaştığı birçok olayı bu olumsuz inançların hassasiyetinde değerlendirir. Tıpkı karşılaşılan aynı olayı iki kişinin de birbirinden çok farklı anlamlandırıp yorumlaması gibi. Örneğin; bir buluşmanın iptal olmasını biri “benden daha önemli işleri var, öncelikleri farklı. Çünkü ben onun için yeterince değerli değilim, değersizim” diye yorumlarken bir başkasının; “demek ki işlerini ayarlayamadı, zaten yoğun bir dönem geçiriyor” diye yorumlamasında olduğu gibi. Ya da; yöneticinin bir işi üç çalışandan herhangi birine verdiğinde diğer iki çalışandan birinin “bu konuda o daha çok bilgiye sahip, onun yapması daha doğru” ya da ‘’yöneticinin taktiri her zaman doğruyu yansıtmayabilir fakat şu an yönetici o. Yapabileceğim şeyler kendimi geliştirmek ya da işimi değiştirmek olabilir’’ diye yorumlarken diğerinin “benim bu işi yapamayacağımı düşünüyor. Tabii ben yetersizim” diye yorumlaması gibi.
Depresyonun tedavisinde tek başına ilaç kullanımı, dönemsel olarak sorunun çözüme kavuşmasını sağlayabildiği bir gerçektir. Evet bazı durumlarda depresyonda ilaç desteğine de ihtiyaç vardır. Eğer kişi ciddi şekilde depresyona gömülmüş, hiçbir şey yapacak gücü, isteği, motivasyonu kalmadıysa, konsantrasyon sağlamakta sorun yaşıyorsa, hatta intihar düşünceleri taşımaktaysa ilaçtan destek almak gerekli olabilir.
Çünkü ilaçtan aldığı destek terapi sürecinde de ilerleyebilmemize, önümüzü görebilmemize yardımcı olacaktır. Bu durumda psikiyatrist desteği ile ilaç tedavi sürecinin bir parçası haline gelebilir.
EMDR terapisinin önemi ve kullanım alanı gün geçtikçe çeşitlenmektedir. Bir çok psikolojik kaynaklı rahatsızlığın çözümünde yararlanılan bir terapi tekniği haline gelmiştir. EMDR terapisi, Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme anlamına gelmektedir. Kişinin yaşamış olduğu olumsuz ve rahatsız edici yaşantılar, göz hareketleri ile duyarsızlaştırılır ve yeniden işlenir, bu sayede kişinin bu anıları yeni ve sağlıklı bir bakış açısıyla değerlendirmesi sağlanır. Yaşanmış olumsuz anıların sebep olduğu depresyon, EMDR terapisi ile tedavi edilebilmekte ve kişinin farkındalığını arttırıp aynı olumsuz inançlara düşmeme konusunda baş etme mekanizmasını geliştirdiği için depresyona girme olasılığını azaltmaya yardımcı olmaktadır.
EMDR terapisi ile depresyon tedavisinde son derece etkili sonuçlar elde edilmektedir. Birçok terapi yöntemi depresyon tedavisinde uzun bir süreci gerektirirken, EMDR terapisi bu süreci kısaltarak tamamen depresyondan kurtulmayı mümkün kılmaktadır. Depresyonun altında yatan olumsuz geçmiş yaşantıların ve başlamasına neden olan tetikleyici durumların keşfedilmesi ve bunların EMDR terapi tekniği ile tek tek ele alınması, terapistle birlikte danışanın bu anılar üzerinde çalışması ve olumsuz inançların olumlu, pozitif bir hale dönüştürülmesiyle depresyonun tedavisi sağlanmaktadır.
EMDR terapisi sadece depresyonu yenmenize yardımcı olmaz, hayata, ilişkilerinize yeni, olumlu bir bakış kazanmanıza da yardımcı olur!
Yukarıda verilen örneklerde de bahsedildiği gibi günlük hayatta karşılaşılan durumlara karşı hissedilen yetersizlik, başarısızlık, değersizlik gibi olumsuz duygular, artık hayatınızda bir şeylerin değiştirilmesi gerektiğinin göstergesidir aslında...
Geçmişin etkisinden kurtulamayan ve depresyonda olan bir danışanının seanslarından bir örnek vererek devam edelim;
58 yaşındaki kadın danışan uzun yıllardır aklından bir türlü çıkaramadığı çocukluk yaşantılarından ve hissettiği değersizlik, suçluluk duygularından şikayetçiydi. Geçmişte yaşadıklarını unutamadığı gibi hala herkes tarafından dışlandığını ve sevilmediğini hissettiğini ifade ediyordu. Gün içinde sürekli hem geçmişte hem de yakın zamanda yaşanan olayların zihninde tekrarlayıp durduğundan ve bir çözüm bulamayıp, mutsuz, huzursuz günler geçirdiğinden ve hiçbir şey yapmak istemediğinden bahsediyordu.
Yaşadıkları sorgulanıp, ayrıntılı bir geçmiş hikayesi alındığında, çocukluğundan beri annesi tarafından önemsenmediğini hissederek büyüdüğünü ve diğer kardeşlerinden daha değersiz hissettiğini ifade etti. En belirgin inançlarının değersizlik üzerine yoğunlaşması nedeniyle, bu inancın temeli sorgulandığında, "annesinin 6 yaşındayken kardeşini alarak yurt dışına gittiği ve kendisini akrabasına bıraktığı" anıya ulaşıldı. Değersizlik inançlarının yaşandığı geçmişten bugüne kadar tüm hayatındaki anılara ulaşılıp bir planlama yapıldıktan sonra ilk anı ile çalışılmaya başlandı.
Danışan daha ilk çalışmanın sonunda, bu anının eskisi kadar rahatsız edici olmadığını ifade etmeye başlamıştı bile… Birkaç seans sonunda anı artık danışanı rahatsız etmez hale geldikten sonra, kendini gün içinde daha rahat hissetmeye başladığından, artık bu olayların eskisi gibi aklına gelip onu üzmediğinden, yaşananlar yüzünden kendini suçlamaktan vazgeçtiğinden bahsetmekteydi. Eşinin ve çocuklarının da değişimi farketmeye başladığını ve ne kadar memnun olduklarını anlatıyordu.
Tek bir anı ile çalışmak bile danışanda yeni bir bakış açısı sağlamıştı. Ancak geçmişten bugüne yaşanan diğer değersizlik inancının olduğu anıların bir çoğunun artık rahatsızlık vermese de, bazılarının hala az da olsa vermesi nedeniyle, kalan anılardan birkaç tanesiyle daha çalışıldığında, danışan kendini yenilenmiş hissetmeye başlamıştı. Değersizlik ve suçluluk duyguları tamamen kaybolmuş, sanki hayata başka bir gözlükle bakıyormuş gibiydi.
‘Eskiden üzüldüğüm ve takılıp kaldığım herşey uzak ve anlamsız geliyor. Yaşanan hiçbir şey benim suçum değil, o zaman öyle yaşanmış. Artık bunlarla vakit kaybetmek yerine çocuklarımla ve eşimle ilgilenmek istiyorum...’
EMDR terapisi sadece depresyonu yenmenize yardımcı olmaz, hayata, ilişkilerinize yeni, olumlu bir bakış kazanmanıza da yardımcı olur...
Yaşadığınız ruh hali artık sizin için dayanılmaz hale geldiyse, aklınızda sürekli tatsız anılar dönüyor ve bunları arkanızda bırakamıyorsanız bir terapistten destek almanızın ve EMDR terapisi ile travmalarınızı tedavi ederek, kendizle ve hayatla barışmanızın vakti gelmiş demektir…
Kendinize dönüşüm için bir fırsat vermek, kendinize ve hayata daha farklı bir pencereden bakma fırsatını yaşamak için EMDR terapisini deneyimleyebilirsiniz…