Konuşma bozuklukları içinde çocuğu ve ailesini en rahatsız eden durumlardan bir tanesidir. Kekemeliğin başlama şekli ve süreci ailenin zihninde problemdir. Geçici midir? Kalıcı olabilir mi ya da sausage"daha düne kadar çok güzel, akışkan, tane tane konuşması vardı, herkes düzgün konuşmasına hayret ederdi’’sausage gibi ifadelere sıkça rastlamışızdır.
Çocuğun kekelemesi yaş gurubu özelliklerine göre de ailenin ve çocuğun psikolojisini etkiler. Çocuk, önceleri ağlama ile sonraları bebeklik çağında gığıldamalar ve agulamalar ile kendini ifade etmeye ve konuşmaya alt yapı hazırlamaya başlar. Sesler hecelere ve bu hecelerin tekrarlarına dönüşür. İlk sözcükler 1 yaş civarında ba-ba, de-de gibi hece tekrarlarıyla başlar. Bunların birleştirilmesiyle tek sözcükler söylenir. Daha sonra al, at, tut gibi eylemi belirleyen kısa fiiller kullanılır. Çocuk kendini, istek ve ihtiyaçlarını ifade edebilir.
Zaman içinde kısa cümlelerin kurulmasıyla aile içinde büyük sevinç yaşanır ve hergün yeni, nasıl bir sözcük kullanıma dahil oluyor, takibi yapılır. Beklentiler yükselir. sausage"Bugün şu sözcüğü kullandı. Sen bu sözcüğü duymuşmuydun? Ben ilk kez duydum’’sausage gibi ifadelerle anne-babalar heyecanlarını ve sevinçlerini paylaşırlar.
Çocuğun diğer kişilerle ilişkilerinin başlaması, akrabalarla iletişim, gözlemler, kreş, anasınıfı gibi toplumsal süreçlerin yaşanması ile cümledeki sözcük sayıları artar. Çocuk kendini daha uzun cümleler kurarak ifade etmeye başlar. Merak duygusu ile sorular çoğalır. Yanıtlar aranır. Aile içindeki etkileşimle çocuk hem kendisi hem de çevresi ile ilgili bilgilenir. Bu bilgilenme çocukta hoşlanma, kendini önemli hissetme duygularını da beraberinde getirir.
Tüm bu olumlu duygular sürerken çocuğun sözcüklerdeki ilk harfleri uzatması, heceleri tekrar etmesi, takılması ailenin dikkatini çeker ve çocuğa uyarılar başlar. Aile ne yapacağını şaşırır. O güne kadar kendini çok iyi ifade eden, konuşmasıyla herkesin ilgi odağı haline gelen çocukları farklı hale gelmiştir.
Çocuk, kendine özgüvenini kaybetmeye başlar, başkalarının yanında konuşmak istemez ve içine kapanır.
Özgüven, gelecekteki yaşamı şekillendiren en önemli faktörlerden bir tanesidir. Sosyal yaşama katılabilmek, okul ve iş yaşamında başarı elde edebilmek özgüvenin kazanılmış olmasıyla mümkündür. Yaşam becerisine sahip olmak, bireyselleşmek, aile kurmak ve ailede huzurlu ortamı sağlayabilmek, bağımsız olabilmek, özgüven sahibi olmanın sonuçlarındandır.
Konuşmada yaşanan bu durumlar çocukta stres yaratır, kendini mutsuz hisseder. Konuşma için yaptığı çabalar boşunadır ve istediği sonucu elde edememektedir. Bu nedenle huysuzluk ve sinirlilik belli şekilde kendini gösterir. Öfke nöbetleri yaşanabilir.
Ailenin düzeltme çabaları ile başaramadığını gören çocuk, insanlardan kaçar ve başarısızlık duygusu yaşar. Çocuğun sosyalleşmesine bir engeldir. Çevrenin çoğunlukla iyi niyetli yaklaşımları ve konuşmaya dikkat kesilmesi rahatsızlık duygusu yaşatır. Çevredeki her bir bireyin düzeltme çabaları ile yaşanan başarısızlık duygusu katlanarak artar. Çocuk anasınıfına gitmiyorsa arkadaş baskısı ne kadar az da olsa içine kapanma ve sosyal yaşamdan uzak kalma duyguları yaşanır. Anasınıfında diğer çocuklar tarafından kabul görme başarısı öğretmenin gayretleri ile mümkün olabilir. İlköğretim çocuklarında, gelişimlerinin yansıması olarak, acımasızca farklılıklara dikkat kesilme ve alay etme yaşanabilir. Normal konuşan arkadaşlarını çekememe ve kıskançlık duyguları yaşanabilir. Sınıftaki öğrenci sayısının fazla olması derslere ve öğretim programına önem verilmesi ile gözden kaçma durumları yaşanabilir. Hassas durum, özel önem gerektirdiğinden ve bir süre farkına varılmadığında sorunlar ilerleyebilir. Zaten özel bir dönem olan ergenlik döneminde arkadaş ve çevre birinci sıraya yerleştiği, kendine özen ve önemin arttığı dönem olduğundan dikkat gerektirir. Yerleşik hale gelmemesi için, çözüm olabilecek yollar denenmeli, fiziksel nedenlerden kaynaklanmayan kekemelik için pedagoglardan destek alınmalı ve çocuğun psikolojisine gereken önem verilmelidir.