OKUL SEÇERKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KRİTERLER
Kendinizden bahseder misiniz?
Ben çocukların “ o masun gülüşüne “ âşık olmuş biriyim. Bu aşk, benim çocuk eğitimi ve psikolojisine olan ilgimi arttırdı. Lise’de Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nü okuyarak bu alandaki eğitim hayatıma başladım. Boğaziçi Üniversitesi’nde Okul Öncesi Eğitimi ve Psikolojik Rehberlik ve Danışmanlık Bölümü’nden yüksek onurla mezun olduktan sonra Londra’da bir süre kaldım ve oradaki eğitim sistemi, ailelerin çocuk yetiştirme şekillerini inceledim. Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli okul öncesi eğitim kurumlarında Eğitim Danışmanı ve Pedagog olarak çalıştım.
Çalışma alanlarınız nelerdir?
Çocuklarla ilgili her şey diyebilirim. Ben eğitimle psikolojiyi sevgiyle birleştiriyorum çünkü bunları birbirinden ayırarak başarılı olmak mümkün değil çocuklarla dört duvar arasında ( terapi odası) çalışarak yaşanan sorunların çözülebileceğine inanmadığım için işe çocuğu etkileyen tüm çevresini (aile, okul, arkadaş, akraba) katarak olumsuz çevre şartlarını ailenin işbirliğiyle değiştiriyorum. Böylece (yaşanan) sorun kendiliğinden ortadan kalkıyor. Amaç anne babaya, çocuklarıyla nasıl iletişim kuracağını öğreterek yaşanan problemleri Pedagoga gitmeden çözmelerini sağlamak ya da problemin oluşumunu daha baştan önlemektir.
Ayrıca Türkiye’de bir ilk olan uygulamaya da başladım. Beyinin fiziksel gelişiminin %90’nın tamamlandığı 0-3 yaşta; çocuk evde zengin uyarıcı çevreye ve bilinçli bir yetişkine(anne veya bakıcı) ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle çocukların yaşam alanlarını (yatak odası, oyun odası, bahçe) gelişimlerini en üst düzeyde gerçekleştirecekleri şekilde düzenliyor ve anne babaya çocuklarının gelişimsel özellikleri, ilgi ve ihtiyaçlarına göre evde eğitim veriyorum. Bu danışmanlık hizmeti bebeklikten çocuk ilkokula başlayıncaya kadar devam ediyor.
Türkiye’deki okul öncesi eğitim ile ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Türkiye’de 0-6 yaş arasındaki 100 çocuktan 84’ü okul öncesi eğitim almıyor. Dünya bu orana bakıldığında Türkiye ‘ye ekonomik açıdan çok benzetilen Meksika ‘da % 70; Fas’ta %34; Doğu avrupa ülkelerinde en az % 50; üye olmak istediğimiz AB ülkelerinde bu oran % 100’e yakındır. Ayrıca okul öncesi eğitim kurumlarının çoğunun büyük şehirlerde ve paralı olması da okul öncesi eğitimde ne kadar geride olduğumuzu göstermektedir.
Erken çocukluk eğitiminin çocuklar üzerindeki önemini anlatır mısınız?
“Erken çocukluk dönemi” çocuğun gelişiminde, kişiliğinin oturmasında, sağlıklı bir birey olarak yetişmesinde temel yapı taşlarının atıldığı kritik bir dönemdir. Çünkü çocuğun bilişsel, sosyal, bedensel ve duygusal gelişiminin büyük bir bölümü ilk 6 yıl içinde tamamlanmaktadır. Bu yaşlardaki eğitim eksikliğinin sonradan telafisi neredeyse imkânsızdır. Çocuğun ihtiyaçlarının bu dönemde gerektiği gibi karşılanmaması, çocuğun gelecekteki hayatında davranış problemlerine, zihinsel ve fiziksel gelişimde geriliğe neden olabilir.
Ayrıca erken çocukluk eğitimi beynin gelişimi için de çok önemlidir. Çünkü erken çocukluk yılları nöronlar arasındaki bağlantıların en üst seviyede gerçekleştiği dönemdir. Çocukluk döneminin geçtiği yaşam ve çevre koşulları beyin işlevselliğini olumlu veya olumsuz etkilediği, oyun oynamayan ve çok az dokunulan çocuklarda beyin gelişiminin akranlarından %20-30 daha az olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır.
Okul öncesi eğitimin sadece çocuğun gelişimi üzerindeki olumlu etkiye sahip değil, aileye, topluma ve ekonomiye yüksek gelir sağlayan, fakat maliyeti küçük yatırımlardır.
Okul öncesi eğitim kurumlarının önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çocuk yedi yaşında ilkokula başladığında gelişiminin büyük bir kısmı tamamlanmış oluyor ve eğitim için geç kalınıyor. Okul öncesi eğitim kurumları ise bu kritik dönemde sundukları zengin uyarıcı çevreyle ve bu alanda eğitimli öğretmenlerle, çocukların gelişimlerini en üst düzeyde gerçekleştirmelerine yardımcı oluyor.
Okul öncesi eğitimi alan çocuklarla, bu eğitimi almayan çocuklar arasında belirgin fark vardır. Evde ya da bir kurumda okul öncesi eğitimden yararlanan çocukların, böyle bir eğitim almayanlara kısayla daha uzun süreli okuduğunu, daha çoğunun üniversiteye gittiğini, daha yüksek statülü işlerle çalıştığını, çağdaş, sosyal ve ekonomik yaşama katılımlarının daha yüksek olduğunu” Prof. Çiğdem Kağıtcıbaşı yaptığı takip araştırmasıyla kanıtlamıştır.
Dileğim okul öncesi eğitim kurumlarının sayısının artması ve her çocuğun bu eğitimden yararlanmasıdır.
Çocuklar için okul öncesi eğitimi merkezlerinde ya da yuvalarda bulunan oyun gruplarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Beyin gelişiminin büyük bir kısmının tamamlandığı 0-3 yaşta, oyun gruplarındaki etkinlikler, çocukların zihinsel, duygusal, sosyal, fiziksel gelişimlerine katkıda bulunuyor. Oyun grubunda sosyalleşen çocuklar ilerde anaokuluna alışma problemi yaşamıyor.
Yabancı dil eğitimine başlamak için sizce en uygun yaş aralığı nedir?
Bu konuda bir yaş genellemesi yapmayı doğru bulmuyorum çünkü her çocuğun dil gelişimi farklılık gösteriyor. Çocuk anadilinde konuşmaya başladıktan sonra oyunlarla, şarkılarla ikinci dili öğrenmesi için bir alt yapının hazırlanmasını; ilkokulda ise okuma ve yazmayı öğrendikten sonra yabancı dil eğitimine başlanmasını uygun buluyorum. Burada yaş grubuna göre verilen yabancı dil eğitiminin şekli değişiyor; okul öncesi dönemde oyun ağrılıklı, ilkokul ve sonrasında ise okuma-yazma ağırlıklı olmalı.
Okul seçiminde velilere hangi kriterleri göz önünde bulundurmalarını önerirsiniz? Hem okul öncesi eğitim için hem de ilköğretim okullarının seçimi için bir değerlendirme yapabilirsiniz?
En önemli kıstas eğitim kalitesidir. Kaliteyi belirleyen öğretmen ve eğitim materyalleridir. Zengin eğitim materyallerine sahip, fiziki şartları çok iyi bir sınıfta işini severek yapan iyi bir öğretmen yoksa eğitim kalitesi tartışılır. İyi bir öğretmen kısıtlı şartlarla da harikalar yaratabilir. Tabiî ki, ikisinde de iyi olmasından yanayım fakat her zaman bu mümkün olmuyor. Kısacası ailelere, kaliteyi okulların fiziki şartlarıyla (görselliğiyle) karıştırmamalarını ve öğretmenlerin kalitesine bakmalarını öneriyorum. Bu arada genç öğretmenlere karşı olumsuz bakış açılarını da değiştirmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü öğretmenin kalitesini tecrübesi değil, eğitimi ve işini severek yapması belirler. Bu okul öncesi dönemde daha da önem kazanıyor çünkü bu dönemde öğretmen annenin yerini alıyor.
Ayrıca okulun akademik eğitimle sosyal aktiviteleri dengelendiği bir programa sahip olması, çocukların mutluluklarını(psikolojisini) akademik başarılarından ön planda tutması da önemli bir kıstastır.
Çocuklarımızın iyi bir öğretmenden eğitim almaları dileğiyle…
Pedagog Sevil Gümüş
Kurucu, Aile ve Çocuk Danışmanı
Parenting Skills & Counseling (PSC)
Adres: Çam Sok. N0: 30/1 Emirgan İstanbul
GSM: 0545 788 81 52
)