UTANMA VE UTANÇ DUYGUSU
Ne zaman utanırız, hiç düşündünüz mü? Bu duyguyu yaşayan için ne kadar korkunçtur bilir misiniz? İnsan kendini eksik, güdük, yetersiz ve çaresiz hisseder, bu duygu karşısında çoğu zaman. Bir su yosunu, bir göleti nasıl kaplarsa, bu duyguda yavaş yavaş kaplar yaşamımızı. Beynimizin içinde birikir, düşüncelerimiz bir kör düğüm oluncaya kadar. Taa ki bir parçamızı, özgüvenimizi, hayallerimizi, sosyalleşmek isteyen yanımızı koparıp alıncaya kadar.
Ya utanç duygusu... En olmaz anlarda yapışır yakamıza. Kurtulamayız. Bırakmak istemez, bazılarını ise yaşamı boyu bırakmaz. Utanç duygusunu yaşadığımız anlar tekrar tekrar gözümüzün önüne gelir. Canlı canlı yeniden yaşarız, o yaşama ayağımızın takıldığı anları. Sanki bir atom bombası patlar beynimizin içinde ve o an dünya biter, yaşamla ilgili herşey biter. Çaresiz ve yapayalnız kalırız kalabalıkların ortasında. Biz ve utanç duygumuz ve yüzümüzdeki kırmızı ve mahcubiyet… Keşke yer yarılsa da, bizi birşey oradan alsa…
Bu kâbusu yaşamamak için adeta kaçarız kalabalıklardan, sosyal ortamlardan, bir ortama girsek bile kimse bize birşey sormasın, ilgi odağı olmayayım diye dua ederiz. Kendisini çok beğendiğimiz ya da çok istediğimiz halde duygularımızı açamayız sevdiğimiz kişiye. Kalbimiz yanar, ama iki basit cümle çıkmaz ağzımızdan. Ağzımız, dilimiz lal olur, sözcükler ise ağzımızdan dışarı atamayacağımız kadar büyür.
Bazen bir konuyu çok iyi biliriz ama elimizi kaldırıp o söz hakkını isteyemeyiz. Sanki ellerimiz bağlanır, dilimiz bağlanır, üzerimize on ton yük biner, kalkamayız ayağa ve konuşamayız ya da sesimiz çok güzeldir. İçimizde fırtınalar kopar ama kalkıp o şarkıyı söyleyemeyiz. Nefesimiz biter, o çok beğendiğimiz sesimiz, arasak da bulamayacağımız bir köşeye gizlenir. Bazen onu ortaya çıkarmak için alkol alır, bazen hapla kafayı çekeriz. Bu yüzden bağımlı bile oluruz.
ÇEKİNGENLİK VE ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Aslında heyecan normaldir. Her insanda da vardır. Kişi yeni tanıştırılmalarda ya da hoş bir kadınla/adamla karşılaştığında heyecanlanabilir. Bir iş başvurusunda ya da sınava girdiğinde heyecanlanabilir. Güzel bir haber duyduğunda, bir TV. programına çıktığında heyecanlanabilir. Yani heyecan yaşayan kişilere çekingen ya da utangaç vb. denilmez. Bir kişinin çekingenliği tüm yaşamında süreklilik kazanması ve sosyal, duygusal ya da iş hayatını, hatta aile hayatını kapsıyorsa o zaman çekingen kişilik bozukluğundan söz edilir. Yaygın bir şekilde toplum içinde huzursuzluk, utangaçlık ve beğenilmeme ya da küçümsenme korkusu hakimdir (Lelord&Andre, 2008). Çekingenlik bir yaşam biçimidir aslında. Etrafındaki herkes onu öyle bilir... Yani konuşmayan, sessiz, efendi, uysal ve ayak uyduran...
SOSYAL ANKSİYETE
Sosyal anksiyetede sausage"endişe, sıkıntı"sausage adından anlaşılacağı üzere, sosyal ortamlarda ortaya çıkar. Hiçbir zaman kişi yalnızken ya da tanıdıklarının yanındayken olmaz. Yabancı ortam, yabancı kişiler, karşı cins, üst konumdakiler vb. bu korkuyu ve kaygıyı tetikleyebilir. Bu korkuyu hissettiği andan itibaren kişinin beyni, bildiği ve pekiştirdiği yanıtı ortaya koyar. Bu yanıt adeta otomatik pilota bağlanmış gibidir. Kişi, korku ve endişesinin saçma ve aşırı olduğunu hisseder ve engelleyemez. Sonrasında ise bu korkuyu yaşamamak için ya sosyal ortama kendine güvenlik davranışı korur ya da ortamdan tamamen kaçar. Kaçtıkça da, konuşamadıkça da kendini suçlar. Kendine kızar, öfkelenir ve kendi ile büyük bir savaş başlatır. Sosyal ortamlardaki kendi beklediği performansı sergileyememesi, her seferinde bir darbe daha indirir ve kendine güvenini kaybeder ve ortamdan gittikçe kaçar. En sonunda ise sosyal anksiyete, bozukluluk düzeyine ulaşır ve sausage“sosyal fobi”sausage (diğer adıyla sosyal anksiyete bozukluğu) adını alır.
GÜVENLİK ARAYICI DAVRANIŞLAR
Güvenlik arayıcı davranışlar, hastanın kendini sosyal ortamlarda garanti altına alma çabalarıdır. Bu çaba kimi zaman yeterli gelebilir. Kimi zaman ise bu çabalar dikkat çeker, istemese de korktuğu ilgi çekme olayı ile karşı karşıya kalabilir. Güvenlik arayıcı ya da kendini güvene alma davranışı, yalnızca korktuğu olayın başına gelmesine engellemek içinde yapılır. Kişi iyi görünüp görünmediği kontrol eder, belirtilerin farkedilmesini engelleyecek davranışlar geliştirir.
Bu davranışlara örnek verirsek:
- Dış görünüşün iyi olması için aşırı gayret,
- Göz temasından kaçınma ya da siyah gözlük takma
- Az konuşma,
- Aşırı koyu makyaj,
- Fincan ya da bardağı sıkı tutma,
- Terlemeyi önleyici ve göstermeyecek kıyafetler vb...
- Sınıfta gerilerde ve dikkat çekmeyecek bir yerde oturmak.
Bu davranışlar, bireyin zarar görmesiyle ilgili gerçekliğe uymayan düşüncelerinin, yaşantıyla doğru olmadığını görmesine engel olarak, sorunun hem sürmesine, hem de daha yoğunlaşmasına neden olurlar. Yani güvenlik arayıcı davranışlar sorunu çözmez, daha da büyütür.
KAÇINMA DAVRANIŞLARI
Sosyal anksiyetesi olan kişiler, sosyal ortamlarda maruziyet sonrasında yaşanılan durumun tekrarını engellemek için kaçınma davranışları geliştirirler. Sosyal fobik kişi, kendini zorlayan durumlardan kaçınma davranışı gösterir. Hatta sosyal fobikler, profesyonel kaçınıcıdırlar. Kaçma bahaneleri önceden tezgahlanmamış olsalar bile sosyal maruziyet anında, adeta refleks bir tepki gibi ortaya çıkar. Kişi bir anda, bir bahane uydurur ve kaçar. Bu bahaneler ilk olarak ortama girmeden önce, girmemek için sausage"hastayım, gribim, işim var, babam hasta, gelemeyeceğim vb."sausage şeklinde isteksizliğini belli eden, kaçmak için zemin hazırlayan cümlelerle ortaya çıkar. Diyelim ki, bu kişi istemeyerek sosyal ortama girdi ya da süpriz olarak sosyal ortamın içinde kaldı, işte bu ortamlarda da sausage"karın ağrısı, baş ağrısı vb...”sausage gibi bahanaleri kaçmak için kullanır.
Bu kaçınmalar, durumunun şiddeti ise kişiden kişiye değişir. Kimi hastanın hiç etkilenmediği bir durum, diğer kişi için şiddetli düzeyde kaçınma nedeni olabilir. Bu kaçınma davranışları sosyal anksiyetenin, sosyal fobiye dönüşümünde önemli bir parça haline gelir.
Sonuçta kaçmak ilk planda kişiyi rahatlatır. Ama uzun dönemde kişinin kendisi ve başkaları hakkında inançlarını pekiştirir. Sosyal anksiyete kartopu gibidir. Kaçtıkça, peşinden büyürerek gelir.
SOSYAL ANKSİYETENİN ORTAYA ÇIKTIĞI DURUMLAR
Sosyal fobiklerin zorlandığı, yoğun korku, heyecan ve kaygı yaşadığı durumlardan örneklerle bahsetmek istiyorum.
- Bir Gruba Sözel Sunum Yapmak Ya Da İzleyiciler Önünde Konuşmak
Bu aktiviteler, grup ya da izleyiciler önünde yapıldığı ve performans gerektirdiği için, sosyal kaygısı olanlarda, sosyal fobinin en fazla ortaya çıktığı durumlardandır. Ama şu unutulmamalıdır ki, herkes kalabalık önünde heyecanlanabilir, özellikle de bu konuda tecrübesi olmayanlar. Genellikle deneyimlerden sonra, bu özellik kazanılır. Sosyal fobiklerde ise, bu durumla ilgili olarak belirgin korku ve kaygı vardır. Bu korku nedeniyle belirgin kaçınma davranışları da mevcuttur. Yaşamını etkileyecek düzeydedir.
- Yetenek, Bilgi Ve Beceri Açısından Sınamak
Bu durumlarda değerlendirilme anksiyetesi ön plandadır. Sosyal fobiklerde kendine güven, başkalarının geri bildirimlerine bağımlı olduğundan, yetenek, bilgi ve beceri açısından sınanmak adeta ölüm-kalım meselesidir. Başkalarında iyi izlenim bırakma isteği çok yüksek düzeyde olduğu için, kişi itibardan düşme korkusuyla yoğun bir değerlendirilme anksiyetesi yaşar. Bu kaygı ve endişe ise kişinin performansını etkiler.
- Otorite ve Üst Konumdaki Kişilerle Konuşmak
Otorite denilince akla bir iş yerindeki şef, müdür ve patronları, bir öğrenci için öğretmenleri ya da okul müdürü, devlet memurları içinse devlet dairelerindeki amir, müdür, kaymakam, vali, milletvekili vb.. konumlardaki insanlar akla gelir. Sosyal fobikler kendilerinden alt konumdaki kişilerle nispeten daha rahattırlar. Ama üst konumdakilerin odasına girmek, telefon etmek, sorduklarına yanıt vermek gibi konularda çok sıkıntılıdırlar. Üst konumda olanların karşısında adeta değişirler ve rahat davranamazlar. Bu kişilere karşı hata yapmamak ve mükemmel performans sergilemek isterler. Korktukları şey başalarına gelmemesi için tedbirler alırlar. Korktukları şey ne yazık ki, başlarına gelir.
- İlgi Odağı Olmak
Bu durumda da belirgin değerlendirilme kaygısı vardır. Karşı tarafta iyi izlenim bırakmak, yanlış yapmamak, yaptığının ve söylediklerinin mükemmel olması gibi gerçekçi olmayan beklentileri ve düşünceler mevcuttur. Bu düşünceler, kişinin performansını etkiler. Başkaları izlerken yazı yazmak, çalışmak, toplantıda sözün gelmesi, toplantıya herkes yerini aldıktan sonra girmek, yemekhane gibi kalabalık yerlere girmek bu durumlara örnek sayılabilir.
- Grupla Birlikte Yapılan Aktiviteler
Grupla birlikte yapılan aktiviteler denilince akla topluluk içinde yemek yeme, bir şeyler içme, telefonla konuşma, grup etkinliklerine, arkadaş toplantısı ve partilere katılmak gelir. Bu durumlarda hep kalabalık ortam vardır. Kişi ilgi odağı haline gelebilir ve en kötüsü burada yabancılar ve karşı cinsten birileri olabilir. Bu nedenle sosyal fobikler, ya grup aktivitesine katılır ama bir köşede sessizce kalırlar, yani kendini güvene alırlar ya da katılmaz ve kaçınma davranışları gösterirler. Sonuçta gruplar, sosyal ilişkilerin yoğun yaşandığı ve belli ritmi olan topluluklardır. Sosyal ilişkilerde zorlanan sosyal fobikler içinse büyük bir kaygı ve endişe kaynağıdır. Çünkü bu grup ortamında ilgi odağı olabilir, karşıt cinsten ve yabancı birileri olabilir. Bu nedenle yoğun bir değerlendirilme anksiyetesi yaşayabilirler. Yani hem çekingen kişilik bozukluğu olan, hem de sosyal fobik olanlar için grup ortamları, son derece risklidir.
- Karşit Cins İle İletişim Ve Flört
Sosyal fobik kadınlar için erkeklerle, erkekler içinse kadınlarla iletişime geçmek ve flörtü başlatmak oldukça zordur. Bu zorluk birçok sosyal fobiğin yaşamını zehir eden ve onu müzmin bekârlığa mahkûm eden bir durumdur. Bizim toplumumuzda utangaç olmak, kadınlar için, erkeklerde olduğu kadar şiddetli ve acı verici değildir. Hatta kadınlarda utangaçlık 20-30 yıl öncesine kadar saygı duyulan, iyi bir özellik olarak görülürdü ve bu sayede daha kolay eş bulabilirlerdi. Bu kadınlar alttan alabilen, uyumlu özellikleri nedeniyle daha çok talep görürlerdi. Son dönemde utangaçlık, kız çocuklarının daha fazla okutulması ve kariyer beklentilerinin artması nedeniyle bir sorun olmaya başlamıştır. Bu nedenle de kadın hastaların başvuruları artmıştır. Ama yine de kadınların ev hanımı olmak gibi bir seçenekleri olduğundan, nispeten daha rahattırlar. Ayrıca teklif etmek genelde erkeklerden yapması gereken birşey olarak görüldüğü için erkeklerin işi daha zordur. Yine erkeklerin ev geçindirme zorunluluğu olduğundan, sosyalleşmesi ve iş bulması gerektiğinden erkeklerin işi daha da zorlaşır. Bu nedenle çoğu sosyal fobik erkek yalnızdır ve müzmin bekar adayıdır ki bize başvuran çoğu sosyal fobik, özellikle bekâr ve erkektir.
- Yeni Tanışmalar Yabancı Kişilerle İletişim ve Misafirlik
Bu konu ile ilgili sorun yaşanan durumlar, pek iyi tanımadığımız birisine telefon açmak, yabancı kişilerle yüz yüze tanışmak, görüşmek ve sohbet etmek vb. gibi durumlardır. Pek iyi tanımadığımız kişilere aynı fikirde olmadığımızı söylemek, o kişi ile konuşurken gözlerinin içine bakmak, satın alınan malı iade etmek için geri götürmek, ısrarlı bir pazarlamacıya karşı koymak da bu sorun grubuna girer. Ayrıca misafirlik de önemli ve sorun yaratan bir konudur. Bu durumlar kişilerde değerlendirme, kabul ve onay görme ile ilgili endişe ve kaygılar yaşatır. Bu kaygı kişiyi etkiler ve performanslarını düşürebilir.
- Umumi Tuvaletleri Kullanma
Sosyal fobikler için umumi tuvaletleri kullanmak da çok sıkıntılıdır. Tuvalete girdiklerinde bağırsak ya da gaz seslerinin duyulmaması için çoğunlukla kapıyı kapatıp, musluk sesi açarlar. Su sesi ile tuvalet sesini baskılamaya çalışırlar. Ama en zoru ise erkeklerin ayakta pisuvarı kullandıkları anlarda yaşanır. Yanlarına bir kişi geldiğinde ya da sırada kendisini bekleyen birisi varsa heyecandan çişlerini yapamazlar. Kendilerini zorlamalarına rağmen idrar gelmez ve birçok sosyal fobik idrarını döküp rahatlayamadan pisuvardan çıkmak zorunda kalır. Ama bir kısmı ise direkt tuvalete girer ve klozete idrarını yapar. Çünkü tuvalet odasında tek başınadır, ayakta işini yaparken ise, yanına birisi gelebilir ya da arkasında birisi sıra bekleyebilir. Bu durumlarda da sosyal fobikler sıkıntı yaşar.
ANTİCİPATİON ANKSİYETESİ
Korkulan şeyin kişinin başına gelmesi korkusudur, yani beklenti anksiyetesidir. Sosyal fobiklerde, sosyal ortamlara girme öncesinde, belirgin olarak ortaya çıkar ve kişinin aktiviteyle yüzleşmesini zorlaştırır. Kişi eğer sosyal ortama girer yüz kızarması, titreme ya da terleme korkusu yaşarsa güvenlik davranışları gösterir. Genelde bir köşede pasif kalır. Ancak çoğu zaman ortama hiç girmez ve kaçar.
Sosyal anksiyetesi olan kişilerin bir kısmı, sosyal ortamlarda korktukları şeylerin başlarına gelmemesi için bir takım tedbirler alırlar. Bu tedbirler, özellikle yeşil ve kırmızı reçete ile satılan illegal yoldan elde edilmiş ilaçlar ya da alkoldür. Kişi bu tür maddelerle sosyal anksiyetesinin azaldığını farkettiğinde, bir çıkış yolu olarak bu seçeneğe sarılır. Ama bu yol çıkmaz yoldur. Bu tür maddeler ilk başta gerçekten sosyal ortamdaki kaygı ve endişelerini yatıştırır ve performansını artırır. Ama bir süre sonra alkol ve sakinleştiricilerin etkisi azalır ve tolerans gelişir. Kişi aynı etkiyi sağlamak için sürekli artan dozlarda almak zorunda kalır. Sosyal anksiyetesini bu şekilde çözmek isteyenlerin hemen hemen tamamı, sadece sosyal fobikken, bir süre sonra sosyal fobik ve bağımlıdırlar.
SOSYAL FOBİDE TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Sosyal fobi, süreğen bir gidişi olan ve işlev kaybına yol açan bir hastalıktır. Sosyal fobinin genellikle 15 yaşından önce başlar. Bu yüzden tedaviye erken başvurulması, tedavinin etkinliğini, bireyin daha sonraki yaşamının gidişatını ve kalitesini belirleyecektir. Ancak hastaların başvurması, genellikle erken değil, tam tersine geç olur ve sosyal fobi kişinin yaşamına adeta bir kâbus gibi çöker. Yaptığımız bir çalışmada, 140 primer sosyal fobi olgusunun, hastalığın başlangıcından tedaviye başvuruncaya kadar geçen süre ortalaması 11.8 yıl olarak bulunmuştur (Koyuncu A.& Özyıldırım İ. 2010). Başvuru için ciddi bir süre beklenmiş ve bu süre içerisinde sosyal fobi daha da pekişmiştir.
Tedavide, eştanı ve intihar riskinin olmadığı durumlarda öncelikle bilişsel-davranışçı tedavi uygulanmalıdır. Sosyal fobinin yanı sıra depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluğu vb. gibi başka bir anksiyete bozukluğu varsa, ayrıca hastada alkol ya da madde kullanım bozuklukları varsa, psikoterapiyle birlikte ilaç tedavileri de başlanmalıdır. Bu tür kompleks durumlarda ilaç+psikoterapi önerilmektedir. Antidepresan ilaçlarla kişinin hem sosyal anksiyetesi, hem de depresyonu tedavi edilir ve hastalığa karşı olan kaygı ve endişeleri azaltılır. Antidepresan ilaçlarla birlikte, eşzamanlı bir bilişsel-davranışçı terapi ise mutlaka daha etkili olacaktır. Başarılı bir antidepresan tedavisinin, kişiye terapi için gerekli motivasyonun sağlanmasında ve terapi ile sosyal anksiyetenin azaltılmasında çok değerli katkıları olacaktır. Bu nedenle sosyal fobiden muzdarip olan ve tedavi arayanların, antidepresan ilaçlardan korkmamasını ve antidepresan+psikoterapi kombinasyonunu çekinmeden ve gönül rahatlığı ile kullanmaları tedavide en ideal olandır.
SOSYAL FOBİ TEDAVİSİNDE DİĞER YAKLAŞIMLAR VE ETİK DIŞI YAKLAŞIMLAR
Sosyal fobi tedavisinde hem antidepresan ilaç tedavileri, hem de bilişsel-davranışçı terapi plasebo (boş ilaç) ile çift kör karşılaştırması yapılmış olan, güvenilir tedavilerdir. Ayrıca algoritmada başka önerilen ikinci ve üçüncü seçenek tedaviler de mevcuttur. Bu tedavilerin haricinde sosyal fobi tedavi algoritmasında yer almayan, ana tedaviler gibi etkinliğe sahip olduğu iddia edilen ama bu etkinliğe dair kanıtlanmış bilimsel dayanakları olmayan tedavi önerileri de mevcuttur. Bu tedavilerle ilgili en büyük sorun, bu tedavilerin etkinliği kanıtlanmış gibi ve ana tedavi şeklinde gösterilerek hastaların yanlış bilgilendirilmesi ve tedavi olduğuna inandırılmasıdır. Bu tür tedavilerin bir kısmı tıpta yardımcı tedavi olarak kullanılsa da, önemli bir kısmı, ne yazık ki umut tacirlerinin elinde ve etik dışı olarak kullanılmakta ve bundan çok büyük miktarlarda kazanç elde edilmektedir.
Kanıta dayalı tıbbın en önemli yönü, çift kör plasebo kontrollü çalışmalarda, tedavilerinin plesabodan istatistiksel olarak daha anlamlı yüksek etkide bulunmuş olmalarıdır. Çünkü insan değerlidir, bu nedenle tedavilerin belirli aşamalardan ve herkesin kabul gördüğü bilimsel metodlardan sonra uygulanması önemlidir.
Aşağıda belirteceğim tedavi yöntemlerinin sosyal fobide çift kör plasebo kontrollü çalışmalarda kanıtlanmış etkinlikleri yoktur:
- Hipnoz
Hipnoz tıpta ağrı vb. bazı alanlarda kullanılan bir ek tedavi yöntemi olsa da, sosyal fobinin tedavisinde çift kör plasebo kontrollü bir çalışmada şu an için etkinliği gösterilememiştir. Yani şu an için sosyal fobinin tedavisinde yeri yoktur. Bu şekilde hipnoz ile sosyal fobi tedavisi yaptığını iddia eden umut taciri şarlatanlara itibar edilmemelidir. - TMS (Trans manyetik Stimulasyon)
TMS son dönemde psikiyatrik bozukluklarda tedavide kullanılmaya başlansa da, sosyal fobide şu an için kanıtlanmış bir etkisi yoktur. Sosyal fobi tedavisinde birinci şeçenek olarak uygulanması uygun değildir. Bu tedaviyi birinci seçenek ya da ana tedavi gibi sunan kişilere itibar edilmemelidir. - Neuro-biofeedback Yöntemi
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. Sosyal fobideki etkisi safsatadan ibarettir. - Akupunktur
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. Sosyal fobideki etkisi safsatadan ibarettir. - Kinesioloji
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. Sosyal fobideki etkisi safsatadan ibarettir. - Meditasyon ve Yoga
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. - NLP (Neuro Lingual P.)
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. Sosyal fobideki etkisi safsatadan ibarettir. - EFT
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. Sosyal fobideki etkisi safsatadan ibarettir. - Değerli Taşlar (Kuvars, Ametist vb…)
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. Sosyal fobideki etkisi safsatadan ibarettir. - Bitkisel Tedaviler
Sosyal fobi tedavisinde şu ana kadar kanıtlanmış olan bir etkinliği yoktur. Sosyal fobideki etkisi safsatadan ibarettir. - Beyin Haritalaması
Sosyal fobi tanısında, tedavisinde ve takibinde kanıtlanmış bir etkisi ya da yeri yoktur.
Kaynakça:
- Anksiyete Bozuklukları Tedavi Klavuzu, Editör: Prof. Dr. Raşit Tükel ( Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları)
- Amerikan Psikiyatri Birliği. Mental bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, 4. baskı (DSM IV) (Çev. Ed: E. Köroğlu) Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1995
- Kaplan & Sadock (editors). ComprehensiveTextbook of Psychiatry, 7th edition, Philadelphia
- PA,Williams and Wilkins, 2000:924-939
- Beck A.&Emery G.(2006) Anksiyete Bozuklukları Ve Fobiler. (Çev. V. Öztürk). İstanbul: Litera Yayıncılık
- Dryden W. (2009) Kendinizi Olduğunuz Gibi Kabul Edin. (Çev.U. Koçak). Ankara: HYB Yayınları
- Edelmann R.J. (2009) Yüz Kızarmasının Önüne Geçin. (Çev. B.Karapıçak). Ankara: HYB Yayınları
- Emmelkamp P.M.G.&Bouman T.K.&Scholing A.(1994) Anksiyete Bozuklukları, Klinik Uygulama Kılavuzu. (Çev.B. Ceyhun ve N.Oral). Ankara: HYB yayınları
- Kaplan HI, Sadock BJ. Synopsis of Psychiatry. Behavioral Sciences, Clinical Psychiarty. Eighth Edition. 1998.
- Erikson, E H. Childhood and Society. New york , WW.norton, 1964
- Klinik uygulamada Psikiyatri Tanı ve tedavi Kılavuzları, Cilt:2 Editör: Prof.Dr.Ertuğrul KÖROĞLU
- Lelord F.&Andre C.(2008). Zor Kişiliklerle Yaşamak. İstanbul: İletişim Yayınları
- Textbook of Anxiety Disorder, Stein DJ, Hollander E, Rothbaum BO, Second edition. 2009
sausage
)