Web sitemizde kullanıcı deneyimini artıran Çerezler (Cookie) kullanılmaktadır. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmektesiniz.
X

Osteoporoz Tanısında Kullanılan Biyokimyasal Göstergeler

Osteoporoz Tanısında Kullanılan Biyokimyasal Göstergeler
23.05.2008
10274 Görüntülenme
0 Yorum

Osteoporoz, kas-iskelet sisteminin en sık ve en ciddi hastalıklarından biridir. Dünya genelinde yaşlı populasyonun artmasına bağlı olarak osteoporoz büyüyen bir problem haline gelmiştir. Hastalığın başlayışı sessiz ve sinsi olduğundan, tanı genellikle kırık gibi önemli hasarlardan sonra konulabilmektedir. Bu nedenle erken tanı için duyarlı ve güvenilir yöntemlerin geliştirilmesi çok önem taşımaktadır.

Osteoporoz; osteoklastlar tarafından gerçekleştirilen kemik yıkımı ile osteoblastlar tarafından gerçekleştirilen kemik oluşumunun dengesizliğine dayanan bir hastalıktır. Hem endojen hem de çevresel faktörleri içeren patofizyolojisi ile osteoporoz multifaktöriyel, yavaş seyirli ancak sürekli bir olaydır. Kemik kütlesindeki azalma ve mikroartiküler dejenerasyon sonucu kemiklerde ağrı ve kırıklar meydana gelir.

Kemik yoğunluğunun ölçülmesinde kantitatif bilgisayarlı tomografi, radyografik absorbsiyometri, kantitatif ultrason, dual enerji x-ray absorbsiyometri (DEXA) gibi değişik yöntemler kullanılmakta olup DEXA�nın osteoporoz tanısında altın standart olduğu yönünde fikir birliği bulunmaktadır.

Kemik yıkımı, osteoklastlar tarafından kemik yüzeyinin bölgesel olarak asiditesinin arttırılması ve proteinazların salınması ile yürütülmektedir. Kemik yıkımında bir yandan kalsiyum ve fosfor açığa çıkarken bir yandan da osteoklastlar kemik tip 1 kollajenini parçalarlar. Kollajenin parçalanması ile açığa çıkan peptid dizileri serum ve idrarda ölçülerek tüm iskelet sisteminin kemik yıkım hızı tespit edilmeye çalışılmaktadır.

Yeni kemik yapımı sırasında kollajen sentezi artmakta ve osteoblastik aktivite ile oluşan kemik matriks proteinleri açığa çıkmaktadır. Osteoporoz tanısı kemik yoğunluğunun klinik olarak değerlendirilmesine, eşlik eden risk faktörlerine ve radyolojik ölçümlere dayanmaktadır. Tanının konmasından sonra hastaların seçimi ve tedaviye uyum ve cevabın değerlendirimlesi biyokimyasal göstergeler ile yapılmaktadır. Kemik yoğunluğu ölçümü ile kıyaslandığında, biyokimyasal parametreler kemik dönüşümünü daha hızlı yansıtmaktadırlar.

Örneğin tedavinin etkisi biyokimyasal parametreler ile 4 haftada saptanmaya başlarken, kemik yoğunluğu ölçümü ile bu süre 6-12 aya kadar uzayabilmektedir. Son on yılda, kemiğin yeniden yapılanma sürecini inceleyen bilimsel araştırmaların artması, osteoporozun tanı ve tedavisinde yeni yardımcı araçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu araçlar, ölçülen biyokimyasal parametrelerdir ve epidemiyolojik ve terapötik araştırmalarda çok etkili oldukları gösterilmiştir. Uzun süreli klinik çalışmalarda biyokimyasal parametreler ile beraber kemik dansitesi ölçümünün kemik kaybının göstergesi olarak en yüksek prediktif değer taşıyan yöntem olduğu bildirilmiştir.

(Yeşim Tekin, A.Erkin Bozdemir, Burcu Barutçuoğlu. Osteoporoz Tanısında Kullanılan Biyokimyasal Göstergeler. Türk Klinik Biyokimya Dergisi 2005;3(2):073-083)

Yorumlar
Henüz hiçbir yorum yapılmadı.
Doktorlarımıza sorularınızı iletin...
DoktorumOnline.NET ile alanında uzman doktorlarımıza yaşadığınız sağlık problemi ile ilgili soru sorabilir, isterseniz de doktorlarımız ile muayene için iletişim kurabilirsiniz. DoktorumOnline.NET size sizin en uygun doktora, en hızlı şekilde ulaşmanızı sağlar.
iv>