Sosyal fobi; kişinin kendisini ifade etme isteğinin olması ama bunu yapabileceği sosyal ortam, performans göstereceği durumlar ve ilişkiyi başlatma adımından kaçma kaçınma davranışları sergilemesidir. Otomatik yanlış düşünceler ile bedensel duyumlardan dolayı bu kaçma-kaçınma davranışları gerçekleşir. Bu duruma; özgüveni düşüren, hayat kalitesini bozan, gerilim dolu ve kaygılı anlar diyebiliriz.
Sosyal fobi ile bir kişinin ilk karşılaşması daha çok ilkokul yıllarında, ilk defa büyük bir topluluk karşısında kendisine yönelen bir soruya gösterdiği performansın zorlukları ile başlar. Daha önceleri kendisini dinletmeye çalıştığı topluluk, yakın çevresi ve biricik olma haline özen gösteren kişilerden oluşmuştur. Fakat yeni topluluk, daha eleştirel ve acımasız görünen rakiplerle dolu gibi görünür. Hal böyle olunca, ilk kırılma anını sosyal desteği ile aşamaz ise yeni olaylar anı ağını örer ve bu durum toplumsal olarak göstereceği her türlü davranıştan kaçınma ile kendini gösterir.
Peki bu ilk kırılma anına sebep olan duygu nedir dersek; utanma duygusu en önde gelenidir diyebiliriz. Utanma duygusunu besleyen düşünceler ise “yetersizim”, “başarısızım”, “değersizim” gibi temel yanlış inançlardır.
Sosyal fobideki bedensel duyumları sayacak olursak kızarma, titreme, ses titrekliği, ağız kuruluğu, yutkunma zorluğu, çarpıntı, uyuşma, nefes açlığı diye sıralayabiliriz.
Sosyal fobide kendimizin başkaları tarafından nasıl değerlendirileceğimize karşı gösterdiğimiz azami çabanın kaygıları eleştirilmekten kaçınma ile sonuçlanır.
Kişiler yeni biriyle tanışırken, bir topluluk karşısında konuşurken, karşı cinsle ilişki kurmaya çalışırken, sonradan bir ortama girerken ya da bir şekilde diyalog kurması gereken durumlarla karşı karşıya kalırken eleştirel iç sesi hep olumsuz işlerse her zaman kendini haklı çıkaracaktır. Yani “yapamayacağım”, “aptal görüneceğim”, “yanlış söyleyeceğim”, “saçmalayacağım”, “komik görüneceğim”, “dona kalacağım”, “dışlanacağım” vb.
Bu durumda bir süre sonra özgüven düşeceği için görünmemeyi, fark edilmemeyi başarmak hayli güç olacaktır. Utanmaktan utanmak o kadar güçlü bir duygu olacak ki bedensel duyumlarımıza engel olmak çok zor olacaktır. Bu da kısır döngünün perçinleşmesi demektir. Yani “yüzüm kızaracak”, “sesim titreyecek”, “dona kalacağım” diye fobi geliştirmiş olacağız. Gözlerimizi kaçırdığımız için bütün bedenimizi hedef yapmış olacağız.
Peki kendimize karşı bu kadar acımasız olan biz miyiz yoksa başkaları mı? Belki kıvılcımı oluşturan başkalarıydı ama ateşi körükleyen bizim yanlış düşüncelerimiz. Hatta karanlık bir odada olmayan siyah kediyi yakalamaya çalışmak gibi gerçekçi olmayan düşüncelerin esiri olmaktır.
Sosyal fobisi olan insanlar kendi başarılarını önemsiz, başkalarının başarılarını önemli görürler. Kendi hatalarını büyük ve kabul edilemez, başkalarınınkini küçük ve kabul edilebilir bulurlar. Yani “her şeyi çok iyi yapamazsam kendimi kabul ettiremem” diye düşünürler.
Bir öğretmenin soruyu bilemediği için öğrencisine aptal ya da gerizekalı demesi öğrencinin aptal olduğunu göstermez ama öğretmenin iyi bir formasyon eğitimi almadığını gösterir. Birileri ile yeni tanıştığımızda konuşacak bir şey bulamamamız bizi sıkıcı yapmaz ama ortak noktalarımız az ya da konuşma süremiz yeterli olmayabilir. Yani birçok etken varken sosyal fobikler her zaman kendi yetersizlikleri olduğunu düşünürler. Ama bu düşüncede olan insanlar belki yoktu ya da birkaç kişiydi ama yanlış bir çıkarım yapıldığında bu bir genellemeye dönüşür.
Sosyal fobinin tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi çok etkili tedavi şekilleridir. Her ikisinin kullanıldığı tedavi ile daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Kullanılan terapi tekniklerinden biri olan EMDR (Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma, yeniden işleme) ile terapide hızlı ve olumlu sonuçlar alınmaktadır.