Estetik ameliyat olacak olan ve olmayı düşünen herkes, “İz kalacak mı?” sorusunu sormaktadır. Ancak maalesef, “evet, kalacak”
Her “kesi” vücutta bir “iz” bırakır. “izsiz” kesi olmaz! “Kesi”, neticede bir “yara”dır. Ve hiçbir yara, iz bırakmadan iyileşmez. Yapılan deneyler, ana rahminde bile bir kesi (yara) oluşturulup dikildikten sonra iz kaldığını göstermiştir. Ancak bazı izler “belli” olmaz…
Peki, “yüz geriyorlar, kepçe kulak ameliyatı yapıyorlar, burunları kaldırıyorlar, hiç iz yok?” diyebilirsiniz. Ama yanılıyorsunuz. Hepsinde iz var. Estetik plastik cerrahların mahareti işte burada başlıyor. Bizler, kesileri öyle yerlere yapıyoruz ki (mümkün olduğunca tabii ki), gizlemesi kolay oluyor. Kulak arkası, saçların içi, doğal kırışıklıkların arası v.s.
Bunun haricinde, dokulara öylesine saygılı davranıyoruz ki, bazen dikiş atarken penset bile kullanmıyoruz! Niye? Çünkü pensetle deriyi tuttuğunuz zaman, pensetin ucu deriyi sıkıştırır. Bu da fazladan bir yaralanma sayılır. Vücut, zaten kesi yarasını iyileştirmeye çalışacak, bir de pensetin yarattığı hasarla uğraşmasın.
Burada “ekstra hasar” demişken. Hani şu müthiş “LAZER” var, elbette var ama, birçok yerde “elektrokoter” dediğimiz yüksek frekanslı elektrik dalgalarıyla yakıcı ve kesici olan cihaz da lazer olarak algılanıyor. Mesela elektrokoterle deriyi kestiğiniz zaman, vücut hem kesiyi tamir etmeye, hem de elektrik yanığını iyileştirmeye çalışacak. Bu yüzden ben mümkün mertebe bistüri kullanıyorum. Çünkü en güzel ve sağlıklı kesi, “jilet gibi keskin bir bıçak” ile yapılandır.
Konumuza dönersek, kalacak olan iz (ki en iyi ihtimal ile “ince çizgi şeklinde” bir iz kalacağını kabul etmelisiniz) birkaç etkene bağlıdır. Bunlardan biri, sizin vücudunuzun “iyileşme potansiyeli”dir. Gerçekten de bazı bünyelerde yara izi hiç belli olmazken, bazı ciltlerde küçük çizikler bile kabarık yaralara sebep olmaktadır. Örneğin “hipertrofik nedbe” ve “keloid” hastalıklarında, yaralar kabararak iyileşir. Cerrah istediği kadar titiz çalışsın, sonuç aynıdır. Günümüzün modern dermatolojik ürünleri ile durumu kısmen kontrol altına almaya çalışıyor olsak da bu tür hastalarımıza maalesef her zaman yardımcı olamıyoruz. Bu gruptan olup olmadığınızı anlamak için var olan yaralarınıza bakmanız yeterlidir. Eğer hiç bir yaranız yoksa (bravo!) deneme yanılma yoluyla öğreneceksiniz.
Diğer faktör, elbette cerrahınızın dokularınıza yaklaşım tarzıdır. Bu yaklaşımda ne kadar az hasar varsa, iyileşme o kadar iyi ve güzel olur. Aslına bakarsanız, “estetik dikiş” diye bir şey YOKTUR! Bir dikişin estetiği, kesisiyle başlar. Eğer kesi “estetik” ise, yani keskin bir alet ile, bir kerede, güzel bir şekilde, doğru açıyla yapıldıysa, arkasından hangi yöntemle dikerseniz dikin güzel iyileşir, iz çok az olur. Tabi “atravmatik” dikiş malzemelerini kullanmanız burada çok önemlidir. Atravmatik, travma yapmayan daha doğrusu “mümkün olduğunca az zedeleyen” anlamındadır. Güzel bir şekilde kestikten sonra, dokulara nazikçe davranır, ardından da atravmatik tekniklerle dikerse, plastik cerrahınız üzerine düşen görevi yapmış demektir.
Diğer bir faktör, yaranın, vücudun neresinde olduğu ile ilgilidir. Kötü yara izi açısından en korktuğumuz bölgeler, “iman tahtası” ve iki omuz yani “deltoid” bölgeleridir. Başka bir yerinde güzel yara iyileşmesi olan şahıslarda bile, özellikle bu bölgelerde, kötü yara izi iyileşmesi olabilir.
Beslenme de elbette çok önemlidir. Yara bölgesi bir inşaat alanı gibidir. Bu inşaat alanında mutlaka çok malzemeye ihtiyaç vardır. Eğer bu malzemeleri sağlamaz, çimentodan çalarsanız, inşaatınız her açıdan kötü olur. Malzemeler arasında Proteinler, A-, C- ve E-Vitaminleri ile Çinko özellikle gereklidir.
İnşaat demişken, bir inşaata malzeme nasıl kamyonlarla, karayolları üzerinden ulaştırılıyorsa, yaraya da bir şekilde ulaştırılmalıdır. Bu, elbette kan damarları aracılığı ile olmaktadır. Yukarıda saydığımız malzemeler, yara bölgesine kan damarları aracılığı ile gelir. Aynı şekilde, hücrelerin her türlü işlevlerini koruyabilmeleri açısından çok önemli olan ve yara iyileşmesi süresince ihtiyacı artan oksijen de kan damarları üzerinden gelir. Kan damarları yaraya malzeme getirilmesinden başka, inşaata ortaya çıkan moloz ve diğer atıkların, yani yaradaki metabolizma sonucu meydana gelen kimyasal artıkların oradan uzaklaştırılması için de önemlidir.
Kısacası, yaranın “iyi” iyileşmesi için, yaranın iyi kanlanması gereklidir. Bunu nasıl sağlarsınız? Tabii ki “SİGARA İÇMEYEREK”! Sigara, cildin yüzeysel dolaşımını çok olumsuz bir şekilde etkileyerek cilt yaralarının kanlanmasını azaltır. Bu da yara iyileşmesini kötü etkiler.
Bunlar haricinde çevresel etkenler de boş durmayarak yara iyileşmesini olumlu ve olumsuz etkilemektedir. Hava kirliliği sadece bir örnektir. Güneş de taze yaralara doğrudan etkirse kötü renk değişikliklerine sebep olur, v.s, v.s…