ZAYIFLAMA DİYETLERİNDE GENEL İLKELER
Zayıflama diyetlerinde temel ilke, bir yandan alınan enerjinin sınırlandırılması ile besin gereksinimlerinin karşılanması, diğer yandan fiziksel aktivite ile enerji harcanmasının artırılmasıdır. Günlük enerji alımının kısıtlanması, obezitenin tedavisinde en uygun yöntemlerden birisidir. Ancak bu amaçla kontrolsüz olarak kullanılan ve kısa sürede hızlı ağırlık kaybını hedefleyen çok düşük kalorili ve bilimsel olmayan diyetler çeşitli komplikasyonlara neden olmaktadır.
Ağırlık kaybının geçmişine bakıldığında; midede hacim oluşturan posa tabletlerinin sindirim sisteminde tıkanmalara, kafein ve amfetaminlerin bağımlılığa, çok düşük kalorili diyetlerin ve sindirim sistemine yapılan cerrahi müdahalelerin besin öğesi yetersizliklerine, protein diyetlerinin böbrek ve kalp problemlerine, kalp yetmezliği sonucu ölümlere neden olduğu görülmektedir.
Zayıflama alanı çok geniş bir yelpazede iş olanağı sağlamaktadır. Diyet ürünlerden zayıflama ilaçlarına, aktarlarda satılan karışımlardan cerrahi operasyonlara, spor aletlerinden zayıflama çaylarına kadar çok geniş bir pazar söz konusudur. Kimisi çıkıp tek tip diyetler, protein ağırlıklı formülalar, bitkisel tabletler, %100 doğal ürünler önermekte; kimisi de bazı iğneler ile kişileri zayıflattığını iddia etmektedir.
Genel ilkeleri benzer olmakla birlikte, diyet mutlaka kişiye özel olarak hazırlanmalıdır. Çünkü herkesin metabolizması birbirinden farklıdır, tıpkı parmak izi gibi. Kişiye özel diyet listeleri diyetisyenler tarafından hazırlanmalıdır. Diyetisyenler aldıkları eğitimin gereği olarak beslenme programını kişiye göre ayarlayabilen, aynı zamanda zayıflama diyetlerini yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı sağlayabilecek şekilde düzenleyebilen kişilerdir.
Tıbbi beslenme tedavisinin yani diyet programlarının, kişinin (yaş, cinsiyet, boy uzunluğu, vücut ağırlığı, fiziksel aktivite düzeyi, sosyo - ekonomik durumu, beslenme alışkanlıkları ve içinde bulunduğu fizyolojik durum vb.) özelliklerine göre enerji ve besin öğesi içermesi; yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırabilmesi ve yavaş (0,5 - 1 kg / hafta) ağırlık kaybı ile bireyin yeni beslenme programını yaşam tarzı haline getirmesini sağlayabilmesi gerekir.
Zayıflamaya uyumlu tıbbi beslenme tedavisinde genel ilkeler sıralanacak olursa:
• İnanmak, başarmanın yarısıdır. Kişi, zayıflayanlardan hiçbir eksiğinin bulunmadığını hatta fazlasının olduğunu düşünmeli; bu fazlalıklardan da kurtulmak adına kesin karar vererek zayıflama sürecini başlatmalıdır.
• Günlük uyku süresinin 7 - 8 saat arasında tutulması gerekmektedir. Daha az veya çok uyumak kilo alımını artırıcı etkiler göstermektedir.
• Uyandıktan sonraki ilk 1 saat içinde spor yapılmıyorsa, kahvaltının mutlaka bitirilmesi gerekir.
• Yapılan bilimsel araştırmalar, aynı miktarda enerji alsalar da 3 öğüne göre 6 öğün beslenenlerin daha kolay kilo verdiğini göstermektedir. Öğün sayısının artırılması, mideyi dolu tutarak sonraki öğünde fazla yemeyi engellemektedir. Bu nedenle sık aralıklarla, azar azar beslenilmelidir.
• Aç tavuk düşünde darı ambarı görür denilir. Uzun süren açlıklar sonrasında kan şekeri düşer ve fazla besin alımına davetiye çıkarılır. Bu nedenle diyet ara öğünler ile desteklenmeli, gün içerisinde yaklaşık olarak her 3 saatte bir beslenilmelidir.
• Akşam yemeğini yatmadan ~ 3,5 saat önce sonlandırmak gerekir.
• Yemek süresi uzatılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, tokluk hissi 20. dakikada oluşur. Dolayısıyla her lokmadan sonra çatal - kaşığı tabağa bırakmak, besinlerden keyif ve tat alabilmek adına iyice çiğnemek gerekir.
• İnsülin seviyesinde ani değişikliğe yol açarak tekrar tatlı yeme isteği uyandıracağı için rafine şekerden olabildiğince uzak durulmalıdır. Şekerin fazlasının vücutta yağa dönüştüğü unutmamalıdır. Kan şekeri üzerinde olumsuz etkilerinin olmaması ve enerji içermemeleri nedeniyle, rafine şeker yerine yapay tatlandırıcılar güvenle kullanılabilir.
• Enerjisi yüksek, besin değeri düşük kaymak, krema, mayonez, cips, sos, kuruyemiş gibi yağlı besinlerden mümkün olabildiğince uzak durulmalıdır.
• Yiyecekleri kızartmak yerine haşlama, ızgara yapma, buğulama, buharda veya fırında pişirme yöntemlerini kullanarak hazırlamak çok daha sağlıklı olacaktır.
• Biri de bir, bini de bir diyerek hamur işlerinden olabildiğince seyrek ve az miktarlarda yenilmelidir.
• Düzenli yapılan egzersiz diyetin etkinliğini artırdığı gibi, koruma programında da başarıyı destekler. Fiziksel aktivitenin artırılması metabolizma hızını artırıcı etkiler göstermektedir.
• Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, kuru barbunya), kepekli tahıllar (esmer ekmek, bulgur pilavı, kepekli pirinç / makarna / erişte / un), yulaf, sebze ve meyveler içerdikleri lifler sayesinde midede hacim sağlayarak uzun süre tok tutar ve diyete uyumu artırırlar. Ayrıca kan şekeri, kolesterol ve tansiyonu istenilen seviyelerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Dışkılama sayısını ve miktarını artırarak kabızlığı önlemeye yardımcı olur, kalın bağırsak kanserinden koruyucu etkiler içerir. Lif alımını artırmak adına soyulmadan yenilebilen sebze ve meyveleri kabukları ile birlikte tüketmekte yarar vardır.
• Posalı besinlerin bahsedilen etkilerini gerçekleştirebilmesi için, gün içerisinde bayanların 2,7 lt - erkeklerin 3,7 lt su ve sulu besin tüketmesi gerekir.
Sonuç olarak; zayıflama programı kişiye özel, bireyin benimseyip, yaşam tarzı haline getirerek uygulayabileceği, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırabilecek özellikte olmalıdır. Ayrıca obezitenin tedavisinde tek başına diyet tedavisi yeterli olmamakta, beraberinde egzersiz programı ve davranış değişikliği tedavisi de gerekmektedir. Bu bağlamda kısa mesafelerde taşıt kullanılmaması, alışverişe tok karına çıkılması, her lokmadan sonra çatal ve kaşığın tabağa bırakılması, tabağa fazla yemek alınmaması gibi davranış değişiklikleri hayata geçirilmelidir.