Hayatımızda bir sürü duygu yaşarız üzüntü, sevinç, acı, keder, mutluluk gibi duygular. Âşık olma duygusu ise yukarıda saydığımız çoğu olumlu olumsuz duyguları içerisinde barındırır. Olumsuz duygularında içinde olmasına rağmen hepimiz aşk duygusunu yaşamayı arzu ederiz. Aşkın birden fazla tanımı vardır, duygu patlaması, mantıksızlık, tutku vs. gibi birden fazla tanımlar.
Peki, biz ne olurda âşık oluruz. Ahmet ile Ayşe iş toplantısında arkadaşları vesilesi ile tanışmış ve kısa zamanda birbirlerinden etkilenmişlerdir. Tanışma esnasında Ahmet hız tutkusundan ve araba yarışlarına katıldığından bahseder. Ayşe: Bende çok severim araba yarışlarını der hatta Formula 1 yarışlarını takip ettiğini anlatır. Ahmet bu sözler karşısında şaşırır, bayanlar genelde böyle yarışlara pek ilgi göstermezler der. Ayşe’nin bu hobisi Ahmet’in çok hoşuna gider ve tebessüm ederek; böyle bir ortak noktamızın olması çok hoşuma gitti diyerek değerlendirir. Filmlere olan ilgisinden bahseder Ahmet, özellikle polisiye filmler ilgimi çeker der, Ayşe şaşkın bir ifade ile ‘’bende’’ diye karşılık verir. Konuşmalar devam ederken Ayşe tenise olan ilgisini, küçük yaştan beri amatör olarak ilgilendiğini ve fırsat buldukça tenis oynamaya özen gösterdiğini anlatır. Ahmet ‘’ Bende severim tenisi ama hiç fırsatım olmadı oynamak için, tabi seninle karşılıklı oynamayı çok isterim’’ der. Toplantı sonlarına doğru telefon numaralarını alarak bir sonraki hafta tenis oynamak için sözleşirler. İkisi de ayrıldıktan sonra aralarındaki ortak noktaları düşünüp ve birbirlerinde hoşlandıkları ortak noktalarını kişiliklerine atfederek ondan çok hoşlandım gibi bir değerlendirmede bulunurlar. Oysaki hoşlandıkları sadece ortak olan davranışlarıydı, kişilikleri benlikleri değildi hoşlandıkları. Ahmet’in araba yarışlarını sevmesinden hoşlandım, tenise olan ilgisinde hoşlandım, polisiye film sevmesinden hoşlandım sonuç; Ahmet’ten hoşlandım.
Bazı yönlerini baz alarak geneline, benliğine atıfta bulunmaktadır. Belli bir zaman sonra Ahmet ve Ayşe aralarındaki ortak noktaların vermiş olduğu hoşlanmanın etkisiyle ilişkiye başlarlar. Güzel geçen ilişkileri birbirlerini daha farklı yönlerini tanımalarıyla derinleşir. Ayşe ve Ahmet birbirlerinde hoşlarına gitmeyen yani ikisinin ortak olmayan noktalarını keşfeder. Ahmet; Ayşe’nin hoşuna gitmeyen bir tarz müzik dinlemesini şaşkınlıkla karşılar Ayşe. Böyle bir müzik dinlemen benim hoşuma gitmedi diye değerlendirir. Daha sonra Ayşe’nin Arjantin danslarına olan ilgisi Ahmet’in hoşuna gitmez. Birbirlerini daha iyi tanıdıkça farklı yanlarını keşfetmeye başlarlar ve bir süre sonra birbirlerine karşı olan hoşlanma ve aşka karşı şüpheyle yaklaşmaya başlarlar.
İkisi de birbirleri için şimdi bu bilmediğim özelliği de nerden çıktı, hiç böyle değildi diye iç konuşmalara başlarlar. Bunları düşünmekle geçen zaman içinde düşünceleri iyice olumsuzluğa doğru yönelir. Bir gün Ayşe Ahmet’e sen çok değiştin ben eski Ahmet’i istiyorum bu sen değilsin gibi konuşmalarla artık onu sevmediğini söyler. Başta yaptıkları yanlış yorumlamayı sonunda yine yaparlar ve birbirlerinin hoşlarına gitmeyen yönlerini ( dinlediği müzik tarzını sevmiyorum, ilgilendiği dansı sevmiyorum) davranışlarını birbirlerinin kişiliğine atfederek aslında sevmedikleri davranışları yine benliklerine, kişiliklerine atfederek ‘’O’nu sevmiyorum’’ sonucuna varır.
Ahmet’in sevmiş olduğu yönleri davranışları hala durmaktadır. Hız tutkusu, tenise olan ilgisi, polisiye filmle ilgili düşünceleri devam etmektedir ama bu sefer öne çıkan onun hoşlanmadığı davranışları ve kişiliğine atfedilen değer nedeni ile duyulan hoşlanmama durumu.
Acaba bizler birine âşık olup ondan hoşlanırken kişiliğe, benliğe mi yoksa davranışlara göre mi değerlendiririz?
İstisnalar olmakla birlikte insanların ortak noktaları bir ilişkiyi başlatma ve bitirme sürecinde ilk sıralarda yer alıyor. Her insanın kendi beyni ve kendi düşünme süreçleri olduğuna göre farklılıkların olması en doğal sonuçtur. Hiçbir insan birebir aynı değildir, ilişkinizde %100 aynılık aramayın partnerlerdeki farklılıkları siz farklı düşünseniz bile kişiliğine atfetmeden önce onunda bir beyni olduğunu ve birebir aynı olmayacağınızı kabul etmenizde fayda vardır. Benimkilerinden farklı düşünceleri olması çok doğal onun açısından bakarsam bende aynı durumdayım farklılıklarımızı hoşgörü ile karşılayıp birbirimizi anlamamız ve farklılıklarımızla birbirimizi kabul etmenin önemini anlamalıyız. Eğer bu düşünce yapısında olursak olası farklılıklardan çıkabilecek olumsuz düşünceleri engellemiş olacağız. Böylece çok güzel giden bir ilişkinizi, ilişkinin bütününü ele alınca bu bütün karşısında küçük denebilecek farklılıklar yüzünden ilişkimizi yok etmemiş olacağız.
Hayatınızı birleştirmek için her alanda mükemmel uyumunuz olan bir kişiyi bekliyorsanız, bütün hayatınızı beklemekle geçirebilirsiniz. Şimdi yapacağınız şey beklemeyi bırakıp ayağınıza gelen fırsatları enine boyuna değerlendirip, farklılıkları hoşgörü ile karşılayın.
Unutmayın her bireyin kendi yararını gözeten bir beyni vardır. Yarar gözeten beynimizin farklı beyinlerle çatışması kaçınılmazdır. İki beyinde yarar dünyasından fedakârlık yapıp bir adım geri çekilip kendi ilişkisinin yararını gözeten ortak yarar alanı açabiliyor ve geri kalan alanları da hoşgörü ile kabullenebiliyorsa, çatışmaların boyutu büyük olumsuzluklara yönelmeden yok olacaktır. Kıvılcım çıkacak ama ateş yanmayacaktır.
UNUTMAYIN HERKESİN KENDİ BEYNİ VARDIR!..
)